vorsitzende teriminin Almanca Türkçe sözlükte anlamı
- n {'forzitsındı} r başkan
- başkan
- yönetim kurulu başkanı
- genel başkanlık
- genel başkan
- kurulu başkanı
vorsitzende teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- president
- reisicumhur
- president
- başkan
O, nihayet IBM'in başkanı oldu.
-He finally became the president of IBM.
Fransa Başkanı, Okinawa'yı ziyaret etti.
-The President of France visited Okinawa.
- president
- rektör
- president
- cumhurbaşkanı
Kongreden geçtikten sonra, Cumhurbaşkanı kanunu veto etti.
-The President vetoed the law after Congress passed it.
Amerika Birleşik Devletleri'nin ilk Cumhurbaşkanı George Washington idi.
-George Washington was the first President of the United States of America.
- president
- sadır
- chairmen
- başkanları
- chairpersons
- başkanlarının
- president
- şef
- chairmen
- başkan/kürsü başkan
- president
- {i} genel müdür
Genel müdür her bir adamı görevine atadı.
-The president appointed each man to the post.
Genel müdür ofisin dışındaki protestocuları görmezden geldi.
-The president ignored the protesters outside his office.
- president
- (Askeri) BAŞKAN: Bir kurul veya mahkemede başkan durumundaki kimse
- president
- {i} devlet başkanı
İnsanlar, Devlet Başkanı'nın imzasını almak için sıraya girdiler.
-The people were in a line to get the signature of the president.
Daha sonra devlet başkanına yazdı.
-Later he wrote to the president.
İlgili Terimler
vorsitzende teriminin Almanca İngilizce sözlükte anlamı
- chairmen
- chairwoman /chw./
- presider (of an administrative body)
- chairwomen
- presiders
- chairpersons
- chairperson (used to remain noncommittal on gender)
- president
- chairman /chm./
- chairman
- Vorsitzende des Aufsichtsrats/Verwaltungsrats
- president of the supervisory board
- Vorsitzende des Aufsichtsrats/Verwaltungsrats
- chairman/chairwoman of the supervisory board
- Vorsitzende des Aufsichtsrats/Verwaltungsrats
- chairmen/chairwomen of the board
- Vorsitzende des Aufsichtsrats/Verwaltungsrats
- presidents of the supervisory board
- Der Vorsitzende kann informelle Debatten zulassen solange die eigentliche Entsch
- The chairman may allow some informal discussion so long as the actual decision is reached by due legal process
- Ein Ausschussmitglied ersuchte um eine Pause, aber der Vorsitzende lehnte ab.
- A committee member requested a break, but the chairman declined / demurred
- der bisherige Vorsitzende
- the outgoing/retiring chairman
- nachrichtlich der Vorsitzende / nachrichtlich an den Vorsitzenden
- for (the) information of the chairman