They say that traditional Vietnamese feasts are living museums.
 - Geleneksel Vietnam ziyafetlerinin yaşayan müzeler olduğunu söylüyorlar.
You are a feast for my eyes.
 - Sen benim gözlerim için bir ziyafetsin.
I borrowed a necklace to wear to the banquet tonight.
 - Bu gece ziyafette takmak için bir kolye ödünç aldım.
They had a banquet at 12:00.
 - Onlar 12:00'de ziyafet verdiler.
Tom and Mary are having a dinner party Monday evening.
 - Tom ve Mary pazartesi akşamı bir ziyafet veriyor.
I was satisfied with the steak dinner.
 - Biftek ziyafetinden memnun oldum.
Tom and Mary are having a dinner party Monday evening.
 - Tom ve Mary pazartesi akşamı bir ziyafet veriyor.