yasaklanan

listen to the pronunciation of yasaklanan
Турецкий язык - Английский Язык
inhibited
past of inhibit
held back or restrained or prevented; "in certain conditions previously inhibited conditioned reactions can reappear
{s} held back, repressed, restrained; suffering from inhibition (Psychology)
disapproval If you say that someone is inhibited, you mean they find it difficult to behave naturally and show their feelings, and that you think this is a bad thing. We are rather inhibited about touching each other. uninhibited. too embarrassed or nervous to do or say what you want inhibited about
yasakla
{f} ban

The sale of cigarettes should be banned. - Sigara satışı yasaklanmalıdır.

The treaty did not ban nuclear tests under the ground. - Antlaşma toprak altındaki nükleer denemeleri yasaklamadı.

yasakla
(Bilgisayar) also ban
yasakla
foreclose
yasakla
forbid

They sacrificed forbidden swine, and put to death all who refused to eat. - Onlar yasaklanmış domuzu kurban etti, ve onu yemeyi reddeden herkesi öldürdüler.

Hunting game is forbidden in this tranquil wilderness. - Avcılık oyunu bu huzurlu vahşi doğada yasaklanmıştır.

yasakla
forbade

My parents forbade me from seeing Tom. - Ebeveynlerim Tom'u görmemi yasakladı.

The child is opening the window even though his mother forbade him to. - Annesi ona yasaklamasına rağmen çocuk pencereyi açıyor.

yasakla
forbid to be
yasakla
{f} inhibited
yasakla
{f} forbidding

There is a very strict rule forbidding smoking in bed. - Yatakta sigara içmeyi yasaklayan çok sıkı bir kural var.

yasakla
interdict
yasakla
{f} prohibited

Weapons export was prohibited. - Silah ihracatı yasaklandı.

The export of arms was prohibited. - Silah ihracatı yasaklandı.

yasakla
forbid to
yasakla
{f} proscribed
yasakla
{f} forbidden

They sacrificed forbidden swine, and put to death all who refused to eat. - Onlar yasaklanmış domuzu kurban etti, ve onu yemeyi reddeden herkesi öldürdüler.

Prostitution, gambling, the use of narcotic substances, drunkenness, disorder, and all other illegal activities are STRICTLY FORBIDDEN. - Fahişelik, kumar, uyuşturucu madde kullanımı, sarhoşluk, düzeni bozmak ve diğer yasadışı etkinlikler kesinlikle yasaklanmıştır.

yasakla
proscribe
yasakla
prohibit

Every religion prohibits murder. - Her din cinayeti yasaklar.

The export of arms was prohibited. - Silah ihracatı yasaklandı.

yasakla
{f} outlaw

The Mormons have outlawed polygamy, but some adherents still practice it. - Mormonlar çok eşliliği yasakladılar ama bazı yandaşları bunu hala uyguluyorlar.

The local government outlawed the production of alcoholic beverages. - Yerel yönetim alkollü içkilerin üretimini yasakladı.

yasakla
forbad
yasakla
banned

You are banned from entering this place. - Buraya girişiniz yasaklandı.

The sale of cigarettes should be banned. - Sigara satışı yasaklanmalıdır.

yasakla
banning

Banning smoking in restaurants is very popular, even with smokers! - Restoranlarda sigara içmeyi yasaklamak çok popüler, hatta sigara içenler ile!

The European Union is considering banning plastic bags. - Avrupa birliği plastik torbaları yasaklamayı düşünüyor.

yasakla
forbidto