Don't tell Tom that Mary isn't planning on helping his mother.
 - Mary'nin onun annesine yardım etmeyi planlamadığını Tom'a söyleme.
I don't suppose you'd consider helping Tom.
 - Tom'a yardım etmeyi düşündüğünü sanmıyorum.
The boy cried Wolf, wolf! and the villagers came out to help him.
 -  Kurt, kurt  diye çocuk bağırdı! ve köylüler ona yardım etmek için dışarı çıktılar.
He will be only too glad to help you.
 - Sadece ,sana yardım etmekten çok hoşnut olacak.
We're here to assist you.
 - Sana yardım etmek için buradayız.
They came to our assistance.
 - Onlar bize yardım etmek için geldiler.
The singers sang together in order to raise money to help people with AIDS.
 - Aids'li insanlara yardım etmek amacıyla para toplamak için şarkıcılar birlikte şarkı söylediler.
Tom's only too happy to lend a hand where necessary.
 - Tom sadece gerektiği yerde yardım etmekten çok mutlu.
I was attracted to the idea of helping others and getting money.
 - Diğerlerine yardım etme ve para kazanma fikri beni cezbetti.
Thank you for helping me with my homework.
 - Ev ödevimde bana yardım ettiğin için teşekkür ederim.
Advanced countries must give aid to developing countries.
 - Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelere yardım etmeliler.
I expect him to come to our aid.
 - Onun bize yardım etmeye gelmesini istiyorum.
I helped my father yesterday.
 - Dün babama yardım ettim.
Yesterday I helped my father.
 - Dün babama yardım ettim.
They assisted the painter financially.
 - Mali olarak ressama yardım ettiler.
I would like you to assist me with my gardening.
 - Benim bahçe işlerinde bana yardım etmeni istiyorum.
The box was so heavy that Tom had to help Mary carry it home.
 - Kutu o kadar ağırdı ki Tom Mary'nin onu eve götürmesine yardım etmek zorunda kaldı.
Tom's only too happy to lend a hand where necessary.
 - Tom sadece gerektiği yerde yardım etmekten çok mutlu.
She devoted her life to helping the handicapped.
 - O, özürlülere yardım etmek için hayatını adadı.
He will be only too glad to help you.
 - Sadece ,sana yardım etmekten çok hoşnut olacak.
There is not much I can do to help, I am afraid.
 - Korkarım ki yardım etmek için yapabileceğim çok şey yok.
Tom doesn't make enough money to support his family.
 - Tom ailesine yardım etmek için yeterli para kazanmıyor.
Tom sent me back to help.
 - Tom yardım etmek için beni geri gönderdi.
I came back to help you.
 - Sana yardım etmek için geri geldim.