You didn't do a very good job, I said.
 - Çok iyi bir iş yapmadığını söyledim.
The girl did nothing but cry.
 - Kız ağlamaktan başka bir şey yapmıyor.
He doesn't know who built those houses.
 - O bu evleri kimin yaptığını bilmiyor.
She doesn't know who built those houses.
 - O bu evleri kimin yaptığını bilmiyor.
I'm doing this for you.
 - Bunu senin için yapıyorum.
You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job.
 - Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.
You must do it yourself.
 - Onu kendin yapmalısın.
I want to do it myself.
 - Onu kendim yapmak istiyorum.
In ethnic Iranian foods, you can see many products which are made of milk.
 - Etnik İran gıdalarında, sütten yapılan birçok ürün görebilirsiniz.
This table is made of wood.
 - Bu masa tahtadan yapılmıştır.
Making such a judgement may lead to wrong ideas.
 - Öyle bir yargılama yapmak yanlış fikirlere yönlendirebilir.
Don't be afraid of making mistakes.
 - Hatalar yapmaktan korkmayın.
The coroner is performing an autopsy on Tom to find out why he died.
 - Adli tabip onun neden öldüğünü bulmak için Tom üzerinde bir otopsi yapıyor.
Tom saved Mary's life by performing the Heimlich maneuver.
 - Tom Heimlich manevrasını yaparak Mary'nin hayatını kurtardı.
Having done my homework, I watched the baseball game on television.
 - Ev ödevimi yaptıktan sonra ,televizyonda beyzbol oyununu izledim.
It can be done in a day.
 - O, bir günde yapılabilir.
She made up her face in 20 minutes.
 - O, 20 dakika içinde yüzüne makyaj yaptı.
This stool is made up of leather and wood.
 - Bu tabure, deri ve tahtadan yapılmıştır.
I'm not quite sure what to make of this.
 - Bununla ilgili ne yapacağımdan pek emin değilim.
What did you make of that?
 - Onunla ilgili ne yaptın?
Parliamentary elections will be held in Germany in 2017.
 - Parlamento seçimleri 2017'de Almanya'da yapılacak.
The conference is to be held in Tokyo the day after tomorrow.
 - Konferans öbür gün yapılacak.
They made John chairman of the committee.
 - Onlar John'ı komite başkanı yaptı.
The committee had a long session.
 - Komite uzun bir oturum yaptı.
Butter is made from milk.
 - Tereyağı sütten yapılır.
Butter is made from cream.
 - Tereyağı kaymaktan yapılır.
I know you can make it.
 - Yapabileceğini biliyorum.
A good daughter will make a good wife.
 - İyi bir kız çocuğu, iyi bir eş yapacaktır.
The enemy committed a horrible manslaughter in the city.
 - Düşman, şehirde korkunç bir katliam yaptı.
Many atrocities were committed during the war.
 - Savaş boyunca birçok zulüm yapıldı.