He is not a liar at heart.
- O, aslında bir yalancı değil.
Tom is a worse liar than Mary.
- Tom Mary'den daha kötü bir yalancıdır.
I lied. Please forgive.
- Yalan söyledim. Lütfen affet.
Because he lied, he was punished.
- O, yalan söylediği için cezalandırıldı.
Parents teach their children that it's wrong to lie.
- Ebeveynler çocuklarına yalan söylemenin yanlış bir şey olduğunu öğretirler.
I think it's wrong to tell a lie.
- Ben yalan söylemenin yanlış olduğunu düşünüyorum.
Lead us from falsehood to truth.
- Bizi yalandan gerçeğe götür.
Time reveals truth as well as falsehood.
- Zaman yalanın yanı sıra gerçeği de ortaya koyar.
Even if it's not true, it's a brilliant fabrication.
- Bu doğru olmasa bile, parlak bir yalan.
A shameless liar speaks smilingly.
- Utanmaz bir yalancı gülümseyerek konuşur.
The Bermuda Triangle is a sham.
- Bermuda Şeytan Üçgeni bir yalandır.
Whatever story I tell, Mother believes me.
- Ne yalan söylersem söyleyeyim, Annem bana inanır.
Have you ever heard the story of the boy who cried wolf?
- Yalandan yardım isteyen çocuğun hikayesini hiç duydun mu?
Mary is a quack doctor.
- Mary bir yalancı doktor.
The girls spread many false rumors and lies about Mary.
- Kızlar Mary hakkında birçok uydurma söylenti ve yalanlar yaydılar.
If that's false, she's a liar.
- Bu yanlışsa o yalancıdır.
What's the difference between science and pseudo-science?
- Bilim ve yalancı bilim arasındaki fark nedir?
Creationism is pseudoscience.
- Yaratılışçılık yalancı bilimdir.
Mary is a quack doctor.
- Mary bir yalancı doktor.
A shameless liar speaks smilingly.
- Utanmaz bir yalancı gülümseyerek konuşur.
If that's false, she's a liar.
- Bu yanlışsa o yalancıdır.