I respect the elderly.
- Yaşlılara saygı duyarım.
Tom gave his seat to an elderly lady.
- Tom yaşlı bir bayana koltuğunu verdi.
Layla and Sami aged up and wrinkled up.
- Leyla ve Sami yaşlı ve kırışmıştılar.
We should be kind to the aged.
- Yaşlılara karşı nazik olmalıyız.
The old man was hard of hearing.
- Yaşlı adam duymakta zorlanıyor.
The old man lives by himself.
- Yaşlı adam tek başına yaşıyor.
The old man lives by himself.
- Yaşlı adam tek başına yaşıyor.
The old man caught a big fish.
- Yaşlı adam büyük bir balık yakaladı.
This letter is to the old woman.
- Bu mektup yaşlı bayanadır.
I watched the old woman cross the street.
- Karşıya geçen yaşlı bayanı izledim.
You must be polite to your elders.
- Yaşlılarınıza karşı kibar olmalısınız.
The elderly man takes strong drugs for his heart.
- Yaşlı adam kalbi için güçlü ilaçlar alıyor.
Old-timers might argue the Internet was freest during the Usenet days.
- Yaşlılar, Usenet günlerinde internetin daha özgür olduğunu iddia edebilirler.
The senior citizens' spirits were high in spite of the bad weather.
- Yaşlıların ruhları kötü havaya rağmen yüksekti.
She gave her seat to a senior citizen.
- Yaşlı birine yerini verdi.
You must respect senior citizens.
- Yaşlı vatandaşlara saygı göstermelisin.
She gave her seat to a senior citizen.
- Yaşlı birine yerini verdi.