yönetme

listen to the pronunciation of yönetme
Турецкий язык - Английский Язык
government
(Hukuk) managing

I want to become better at managing my time. - Zamanımı yönetmekte daha iyi olmak istiyorum.

I'm not really serious about managing this project, but I need to be seen to be making the effort. - Bu projeyi yönetme hakkında gerçekten ciddi değilim ama çaba sarf ederken görülmem gerekiyor.

direction
guiding
(Bilgisayar) administer
(Arılık) manipulation
running
executive
regime
operation
ruling
governing
(Dilbilim) regimen
wielding
conduct
directedness
handling
regimentation
superintend
yönetme hakkı
Right to govern
yönetmek
administer
yönetmek
manage

He has enough ability to manage a business. - Bir işi yönetmek için yeterli yeteneğe sahip.

yönetmek
direct

Sami wanted to direct a film. - Sami bir film yönetmek istiyordu.

yönetmek
conduct
yönetmek
rule

To rule a country is not an easy task. - Bir ülkeyi yönetmek kolay bir iş değildir.

She's good at getting around rules. - Kuralları yönetmekte iyidir.

yönet
manage

His wife knows how to manage him when he gets angry. - O kızgın olduğunda karısı onu nasıl yöneteceğini bilir.

Your success depends a lot on how your manager and other people in the office perceive you. - Sizin başarınız daha çok sizin yöneticinizin ve bürodaki diğer insanların sizi nasıl algıladığına bağlıdır.

yönetmek
command
yönetmek
lead
yönetmek
run

Tom doesn't really seem to understand how to run meetings. - Tom toplantıları yönetmekten gerçekten anlıyor gibi görünmüyor.

yönetmek
administrate
yönetmek
supervise
yönetmek
preside
yönetmek
(Tekstil) handle
yönetmek
superintend
yönetmek
mastermind
yönetmek
operate
yönetmek
(Ticaret) control
yönetmek
guide
yönet
{f} governing

Inertia is an important governing law. - Atalet önemli bir yönetim yasasıdır.

yönet
{f} mastermind

Tom masterminded his father's death. - Tom babasının ölümünü yönetiyor.

yönet
{f} conduct

I think Griffith conducts the orchestra brilliantly. - Griffith'in orkestrayı dahice yönettiğini düşünüyorum.

Who is conducting the orchestra tonight? - Bu gece orkestrayı kim yönetiyor?

yönet
{f} rule

It is love that rules the world. - Dünyayı yöneten aşktır.

The hand that rocks the cradle rules the world. - Beşik sallayan el dünyayı yönetir.

yönet
administrate
yönet
{f} ruling

Fight back against the oppression of the ruling elite. - Yöneten seçkinlerin zulmüne karşı direnin.

yönet
administer

The city of Aachen is administered as an independent district. - Aachen kenti bağımsız bölge olarak yönetilmiş.

The ministry administers the internal affairs. - Bakanlık iç işlerini yönetir.

yönet
govern

India was governed by Great Britain for many years. - Hindistan uzun yıllardır Birleşik Krallık tarafından yönetildi.

That island was governed by France at one time. - O ada bir zamanlar Fransa tarafından yönetildi.

yönet
{f} managing

How are other people managing? - Diğer insanlar nasıl yönetiyor?

I'm not really serious about managing this project, but I need to be seen to be making the effort. - Bu projeyi yönetme hakkında gerçekten ciddi değilim ama çaba sarf ederken görülmem gerekiyor.

yönetmek
captain
yönetmek
chair
yönetmek
head
yönetmek
govern

I think people should be allowed to govern themselves. - İnsanlara kendilerini yönetmek için izin verilmesi gerektiğini düşünüyorum.

To govern a country is not an easy job. - Bir ülkeyi yönetmek kolay bir iş değildir.

yönet
regiment
yönet
direct

We've flattered the director's vanity. - Biz yöneticinin kibrini pohpohladık.

Anime director Satoshi Kon died of pancreatic cancer on August 24, 2010, shortly before his 47th birthday. - Anime yönetmeni Satoshi Kon, kırk yedinci doğum gününden kısa süre önce 24 Ağustos 2010 tarihinde pankreas kanserinden öldü.

yönetmek
boss
kendi kendini yönetme
self government
perde arkasından yönetme
wirepulling
yönet
captain
yönet
directed

The policewoman directed traffic. - Kadın polis trafiği yönetti.

Most movies are written and directed by men. - Birçok film erkekler tarafından yazılıp yönetilir.

yönetmek
to manage; to administer; to control; to govern; to conduct, direct, lead
yönetmek
edit
yönetmek
produce
yönetmek
to administer, to direct; to manage, to run; to rule, to govern; to preside, to chair; (orkestra, koro) to conduct; to command
yönetmek
(Hukuk) to govern, to conduct, to administer
yönetmek
oversee
yönetmek
run the show
yönetmek
steer
yönetmek
celebrate
yönetmek
police
yönetmek
engineer
Турецкий язык - Турецкий язык
Yönetmek işi
Yönetmek
kumanda etmek
yönetmek
Birinin bir konudaki etkinliğine, çalışmasına yön vermek, birini yönlendirmek
yönetmek
Yasalara, kurallara veya belli şartlara uygun biçimde çalışmayı sağlamak, idare etmek, tedvir etmek
yönetmek
Yapımını, gerçekleşmesini sağlamak