yönet

listen to the pronunciation of yönet
Турецкий язык - Английский Язык
manage

Your success depends a lot on how your manager and other people in the office perceive you. - Sizin başarınız daha çok sizin yöneticinizin ve bürodaki diğer insanların sizi nasıl algıladığına bağlıdır.

He made a favorable impression on his bank manager. - O, banka yöneticisinde olumlu bir izlenim bıraktı.

{f} governing

Inertia is an important governing law. - Atalet önemli bir yönetim yasasıdır.

{f} mastermind

Tom masterminded his father's death. - Tom babasının ölümünü yönetiyor.

{f} conduct

Mary conducted the orchestra using a baton. - Mary bir baton kullanarak orkestrayı yönetti.

A conductor directs an orchestra. - Bir orkestra şefi bir orkestrayı yönetir.

{f} rule

It is love that rules the world. - Dünyayı yöneten aşktır.

The ruler was overthrown and banished from the country. - Yönetici devrildi ve ülkeden sürüldü.

administrate
{f} ruling

Fight back against the oppression of the ruling elite. - Yöneten seçkinlerin zulmüne karşı direnin.

administer

The city of Aachen is administered as an independent district. - Aachen kenti bağımsız bölge olarak yönetilmiş.

The mayor administers the affairs of the city. - Belediye başkanı kent işlerini yönetir.

govern

The austerity measures that many city governments have implemented are hugely unpopular. - Pek çok kent yöneticilerinin uyguladığı kemer sıkma politikası son derece sevimsizdir.

India was governed by Great Britain for many years. - Hindistan uzun yıllardır Birleşik Krallık tarafından yönetildi.

{f} managing

I'm not really serious about managing this project, but I need to be seen to be making the effort. - Bu projeyi yönetme hakkında gerçekten ciddi değilim ama çaba sarf ederken görülmem gerekiyor.

I want to become better at managing my time. - Zamanımı yönetmekte daha iyi olmak istiyorum.

regiment
direct

The directors were reluctant to undertake so risky a venture. - Yönetim kurulu üyeleri çok riskli bir girişimi üstlenmeye isteksiz.

We've flattered the director's vanity. - Biz yöneticinin kibrini pohpohladık.

captain
directed

The boss directed his men to finish it quickly. - Patron onu çabuk bitirmeleri için adamlarını yönetti.

The policewoman directed traffic. - Kadın polis trafiği yönetti.

böl ve yönet
(Hukuk) divide and rule
otomatik yönet
(Bilgisayar) auto manage
profil yönet
(Bilgisayar) manage profiles