O bana hırsızlığın ne kadar yanlış bir şey olduğunu anlattı.
- She told me how it was wrong to steal.
Korkarım yanlış bir numara çevirdiniz.
- I'm afraid you have dialed a wrong number.
Aslında o haksızlıktan dolayı suçlu muydu?
- Was he, in fact, guilty of wrongdoing?
Ona haksızlık ettiğimi düşünüyor.
- She thinks that I wronged her.
Bu defa hatalı olan benim gibi görünüyor.
- This time, it looks like it is me who is wrong.
Hatalar yapmak her zaman yanlış değildir.
- To make mistakes is not always wrong.
Yanlış yola girmiş olmalıyız.
- We must've taken the wrong road.
Matem tutmak için doğru ya da yanlış yol yoktur.
- There's no right or wrong way to grieve.
Ya sen ya da arkadaşın hatalı.
- Either you or your friend is wrong.
Korkarım ki koliyi hatalı şekilde adresledim.
- I'm afraid I have addressed the parcel wrongly.
Kötü hissediyordum, bu yüzden hastaneye kabul edildim. Fakat bende gerçekten sağlıksız bir şey olmadığı anlaşıldı.
- I felt bad, so I was admitted into the hospital. However, it turned out that there was nothing really wrong with me.
Yanlış zamanda, yanlış yerde.
- The wrong time, the wrong place.
Talimatları dikkatle okursanız, yanlış yapmazsınız.
- You can't go wrong if you read the instructions carefully.
Daktilomda bir bozukluk var.
- Something is wrong with my typewriter.
Saatim bozuk gibi görünüyor.
- Something seems to be wrong with my clock.
Tom suçu Mary'ye yüklediği için hatalıdır.
- Tom is wrong to lay the blame on Mary.
Bizi ona haksızlık etmekle suçladı.
- He accused us of wronging him.
Tom hakkında yanılmış olabilirim.
- I may have been wrong about Tom.
Bir an için, sadece bir an, beni gerçekten sevdiğini düşündüm ama yanılmışım.
- For a second, just a second, I thought that you really loved me, but I was wrong.
Onların yeteneğiyle ilgili yanlış bir şey yoktu, o sadece maliyet performansı kötü olan her bir ünite için giderin çok yüksek olmasıydı.
- There was nothing wrong with their ability, it was just that the expense for each unit was so vast that the cost performance was bad.
Kötü bir başlangıç yaptık.
- We got off on the wrong foot.
Ben size zarar verdiğim için üzgünüm. Özür dileme. Sen yanlış bir şey, yapmadım, Tom.
- I'm sorry I hurt you. Don't apologize. You didn't do anything wrong, Tom.
Yanlış zamanda konuşulan bir söz iyilikten çok daha fazla zarar yapabilir.
- A word spoken at the wrong time can do very much more harm than good.
Ebeveynler çocuklarına yalan söylemenin yanlış bir şey olduğunu öğretirler.
- Parents teach their children that it's wrong to lie.
Ben yalan söylemenin yanlış olduğunu düşünüyorum.
- I think it's wrong to tell a lie.
Onda fiziksel olarak hiçbir kusur yok.
- There's nothing physically wrong with him.
Kusura bakmayın ama, anlattıklarınızın hiçbir önemi yok.
- Don't take this the wrong way, but what you have related doesn't matter.
Bizi ona haksızlık etmekle suçladı.
- He accused us of wronging him.
Bu sabah yatağın ters tarafından kalkmışsın gibi görünüyor.
- It seems like you got up on the wrong side of the bed this morning.
Bir sürü kişi pandispanyayı fırınlanması zor sanmakta, ama yeterince yumurta kullanırsanız hiçbir şey sahiden ters gitmeyebilir.
- Many people think that sponge cake is difficult to bake, but if you use enough eggs, nothing can really go wrong.
Bizi ona haksızlık etmekle suçladı.
- He accused us of wronging him.
Haksız olduğumuzu mu düşünüyorsunuz?
- Do you think we were wrong?
Dan karısını öldürmekten haksız yere suçlu bulunmuştu.
- Dan was wrongfully convicted of murdering his wife.
Ben haksız yere cezalandırıldım.
- I was wrongfully punished.
Evet, cinayetin bir günah olduğunu söyledim ama günahların yanlış olduğunu asla söylemedim.
- Yes, I said that murder is a sin, but I never said that sins are wrong.
Onu yanlış şekilde formüle ettim.
- I formulated it wrongly.
Onu yanlış şekilde yaptığımı fark etmem uzun zamanımı aldı.
- It took me a long time to realize I was doing it the wrong way.
Some of your answers were correct, and some were wrong.
Something is wrong with my cellphone.
Injustice is a heinous wrong.
I spelled several names wrong in my address book.
It is wrong to lie.