Başkalarının önünde fısıldamak nezaketsizliktir.
 - It's rude to whisper in front of others.
Tom, Mary ile fısıltılı olarak konuştu.
 - Tom spoke to Mary in a whisper.
Tom yüksek bir fısıltıyla konuştu.
 - Tom spoke in a loud whisper.
Tom ve Mary birbirleriyle dedikodu yapıyorlardı.
 - Tom and Mary were whispering to each other.
Tom Mary'ye bir şeyler fısıldadı.
 - Tom whispered something to Mary.
O onun kulağına bir şey fısıldadığında, o sanki hipnotize olmuş gibi, tam onun söylediği gibi hareket etti.
 - When he whispered something into her ear, she moved just as he said, as if she had been hypnotized.