Bugün dünden daha sıcak.
- It is warmer today than yesterday.
Havalar daha sıcak oluncaya kadar seyahatimi erteleyeceğim.
- I'll postpone my trip to Scotland until it's warmer.
Mart ayında hava daha da sıcak olacak.
- It will become much warmer in March.
Hava çok daha sıcak oldu.
- It has become much warmer.
Isıtıcı sular, mercan resiflerine zarar verir ve birçok deniz türünün verimini, bolluğunu ve üretkenliğini değiştirir.
- Warmer waters harm coral reefs and alter the distribution, abundance, and productivity of many marine species.
Bacak ısıtıcılarım nerede?
- Where are my leg warmers?
Kendimi ısıtmak istiyorum.
- I want to warm myself.
Sadece seni ısıtmak istedim.
- I just wanted to warm you.
1920'li yıllarda Almanya'da enflasyon o kadar yüksekti ki, ısınmak için para yakmak sıradan bir durumdu.
- In 1920s inflation was so high in Germany, it was an ordinary case to burn money to keep warm.
Yarıştan önce koşucular ısınmak zorundadır.
- Before the race, the runners have to warm up.
Ilık, güneşli bir gün piknik için idealdir.
- A warm, sunny day is ideal for a picnic.
Ada yıl boyunca ılıktır.
- The island is warm all year.
Burası çok sıcak. Klimayı açayım mı?
- It's very warm. Shall I turn on the air conditioner?
Bu çiçekler sıcak ülkelerde yetişir.
- These flowers grow in warm countries.
Mary çok samimi görünmüyor.
- Mary doesn't seem very warm.
O sıcak, samimi bir toplantı oldu.
- It was a warm, friendly meeting.
Sıcak tutan bir çift çorap giyiyorum.
- I'm wearing a warm pair of socks.
Sıcak tutan bir çift çorap giymelisin.
- You should put on a warm pair of socks.
Bugün güzel ve sıcak.
- It's nice and warm today.
Burada hava güzel ve sıcak.
- It's nice and warm in here.
Tom sıcakkanlı ve cömerttir.
- Tom is warm and generous.
Tom cana yakın bir adam.
- Tom is a warm-hearted man.
Tom oldukça cana yakın.
- Tom is quite warmhearted.
Merkezi ısıtma kışın yeterince ısıtıyor mu?
- Is the central heating warm enough in the winter?
O bir cep ısıtıcısı ile kendini ısıttı.
- He warmed himself with a pocket heater.
O, oğlunu içtenlikle kucakladı.
- He embraced his son warmly.
Onları çok içten bir biçimde karşıladı.
- She extended a warm welcome to them.
O, atmosferdeki karbon dioksit miktarlarının artmasından dolayı Dünyanın ısınmasını tanımlamak için kullanılan bir terimdir.
- It is a term used to describe the warming of the earth due to increasing amounts of carbon dioxide in the atmosphere.
Bayanlar ve baylar, lütfen insanları küresel ısınmaya katkıda bulunmayı bırakmaları ve doğa dostu ekipmanlar kullanmaları için uyarın.
- Ladies and gentlemen, please notify the people to stop contributing to global warming and use nature-friendly equipment.
The tea is still warm.
It seemed I was too excited for sleep, too warm, too young.
Her classmates are gradually warming to her.
This is a very warm room.
... a worm hole to go to another universe where it's warmer and perhaps we can start all over ...