Hava günden güne ısınıyor.
- Es wird von Tag zu Tag wärmer.
Ilık, güneşli bir gün piknik için idealdir.
- A warm, sunny day is ideal for a picnic.
Çorbamı ılık severim, sıcak değil.
- I like my soup to be warm, not hot.
Onun sıcak kişiliği güzelliğine çekicilik katıyor.
- Her warm personality adds charm to her beauty.
Burada hava güzel ve sıcak.
- It's nice and warm in here.
Tom ateşle kendisini ısıttı.
- Tom warmed himself by the fire.
Isıtmak için ellerine üfledi.
- She blew on her hands to warm them.
Sanırım film içten bir filmdi.
- I think the movie is a very heart warming one.
O, oğlunu içtenlikle kucakladı.
- He embraced his son warmly.
Tom says that digital audio lacks the warmth of vinyl records.
- Tom meint, dass digitalen Tonträgern die Wärme einer Schallplatte fehlt.
The birds flew south in search of warmth.
- Die Vögel sind südwärts geflogen, auf der Suche nach Wärme.