vereinbaren

listen to the pronunciation of vereinbaren
Немецкий Язык - Турецкий язык
(Gramer) (etwas mit) dat. biri ile bir şeyi kararlaştırmak
kararlaştırmak, konusunda anlaşmak
{fer-'aynbarın} kararlaştırmak, anlaşmak
Английский Язык - Турецкий язык

Определение vereinbaren в Английский Язык Турецкий язык словарь

agree
{f} kararlaştırmak
agree
{f} hemfikir olmak
agree
{f} yaramak
agree
{f} uyuşmak

Sıfatın ismiyle uyuşmak zorunda olduğunu unutma. - Don't forget that the adjective must agree with its noun.

agree
uymak (bir başka şeye)
agree
uzlaşmak
agree
kabul et

Birlikte çalışmayı kabul ettiler. - They agreed to work together.

Teklifimi kabul etmedi. - He didn't agree to my proposal.

agree
anlaşma sağlamak
agree
mutabık olmak
agree
(Politika, Siyaset) mutabakata varmak
agree
mutabık kalmak
agree
{f} aynı fikirde olmak

Onunla aynı fikirde olmak zorundayım. - I have to agree with him.

Burada Tom'la aynı fikirde olmak zorundayım. - I've got to agree with Tom here.

agree
katılıyorum

Ben prensip olarak yasağa katılıyorum fakat uygulamada oldukça zor olacak. - I agree with the ban in principle, but in practice it will be extremely difficult.

Ben kesinlikle size katılıyorum. - I agree with you absolutely.

agree
agree to bir konuda mutabık kalmak
agree
tatlı
agree
iyi

İstiridye bana iyi gelmiyor. - Oysters don't agree with me.

Bu iklim bana iyi gelmiyor. - This climate doesn't agree with me.

agree
{f} razı olmak, rıza göstermek; mutabık olmak
agree
mutabık

Amerikalıların çoğu Başkan Wilson ile mutabık kalmıştı. - Most Americans agreed with President Wilson.

Biz indirim oranı üzerinde mutabık kaldık. - We have agreed on the rate of discount.

agree
muvafakat etmek kabul etmek
agree
uygun

Onu başkan olarak seçmeyi uygun buldular. - They agreed to elect him as president.

Bizim planımız için uygun musun? - Are you agreeable to our plan?

Немецкий Язык - Английский Язык
to fix
to declare
to arrange
agree

Next time we'll agree on a meeting place. - Beim nächsten Mal vereinbaren wir einen Treffpunkt.

to agree upon
to stipulate
vertraglich vereinbaren
to agree by contract
Dabei fällt mir ein, ich muss ja noch einen Termin beim Optiker vereinbaren.
That reminds me, I must make an appointment for the optician
Ich kann es nicht mit meinem Gewissen vereinbaren, …
I cannot square it with my conscience to …
Können wir einen Termin ausmachen/vereinbaren?
Could we make an appointment?
Wie kannst du das mit deinem Gewissen/deiner religiösen Überzeugung vereinbaren?
How can/do you square this with your conscience/religious beliefs?
die Bedingungen vereinbaren
to arrange the conditions
eine Frist vereinbaren
to arrange a deadline
eine Sache vereinbaren (Preis, Plan, Strategie usw.)
to agree a matter (price, plan, strategy etc.)
eine Vorführung vereinbaren
to arrange a demonstration
eine Waffenruhe vereinbaren
to reach a cease-fire agreement
eine Zeit vereinbaren
to arrange a time
eine feste Entlohnung vereinbaren
to agree on a fixed remuneration
einen Termin vereinbaren
to arrange a deadline
etw. mit etwas anderem vereinbaren
to square something with something else
etw. mit etwas anderem vereinbaren
to reconcile
etw. vereinbaren
to stipulate something
etw. vereinbaren
to agree (up)on something (by somebody)
fest vereinbaren
to firm up
zu vereinbaren gewesen
squared
zu vereinbaren sein
to square with something
zu vereinbaren seind
squaring