Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
 - This is a good book, but that one is better.
Çok daha iyi hissediyorum.
 - I'm feeling a lot better.
İngilizceni geliştirmek istiyorsan onun konuşulduğu ülkelere gitsen iyi olur.
 - If you are to improve your English, you had better go to countries where it is spoken.
Kendimi geliştirmek istiyorum.
 - I want to better myself.
Kahveyi çaydan daha çok seviyorum.
 - I like coffee better than tea.
Evlendikten sonra benim Japonca daha iyi oldu ve daha çok anlayabildim.
 - After I got married, my Japanese got better and I could understand more.
Gelecek sefer daha iyi yapmak zorundasın.
 - We have to do better next time.
Daha iyi yapmak zorundayız.
 - We've got to do better.
O zamanlar gerçekten daha iyi şekildeydim.
 - I was in better shape back then.
Ne kadar çok çabalarsam çabalayayım, onu, onun yapabildiğinden daha iyi şekilde yapamam.
 - No matter how hard I try, I can't do it any better than she can.
Mary sadece daha güzel değil fakat Alice'den daha iyi notlar alır.
 - Mary isn't only prettier, but she gets better grades than Alice.
İnsanlar birbirleriyle dostça ilişkiler kurunca dünyanın daha güzel bir yer olmasını umut ediyorum.
 - If people have friendly relationships, I hope the world will be a better place.