You should never aim a laser pointer at an airplane or helicopter.
 - Bir uçağa ya da helikoptere asla bir lazer işaretleyici doğrultmamalısın.
From a statistical point of view, a plane flight is much safer than a car trip.
 - İstatistiklere göre uçakla gitmek, arabayla gitmekten çok daha güvenlidir.
After tying up loose ends on the house, the carpenter gave the painter approval to begin work.
 - Evde gevşek uçları sabitledikten sonra, marangoz ressamın işe başlaması için onay verdi.
Wash eggplants and cut their endings.
 - Patlıcanları yıkayın ve onların uçlarını kesin.
Tom tiptoed into the room.
 - Tom parmak uçlarına basarak odaya girdi.
Tom tiptoed out of the room.
 - Tom parmak uçlarına basarak odadan çıktı.
Tom pushed Mary off the edge of the cliff.
 - Tom Mary'yi uçurumun kenarından itti.
He stood on the edge of the cliff.
 - O, uçurumun kenarında durdu.
The town is located in the extreme north of Japan.
 - Kasaba Japonya'nın en uç kuzeyindedir.
Fadil went to extremes to cover up his greed.
 - Fadıl açgözlülüğünü örtmek için uçlara gitti.
Our flying time tonight will be just under 6 hours, but I'll see if I can speed things up a bit.
 - Bu gece uçuş saatimiz 6 saatin altında olacak, ancak bazı şeyleri biraz hızlandırabilip hızlandıramayacağımızı göreceğiz.
The plane rose sharply before leveling off as it left the coast.
 - Uçak sahilden ayrılırken düz uçuşa geçmeden önce hızla yükseldi.
Words fly, texts remain.
 - Söz uçar, yazı kalır.
Bats usually fly in the dark.
 - Yarasalar genelde karanlıkta uçar.
His Noodliness, the Flying Spaghetti Monster is the ultimate truth in the universe.
 - Onun Noodliness'i, Uçan Spagetti Canavarı evrende nihai gerçektir.
Tom wanted a pencil with a softer lead.
 - Tom daha yumuşak uçlu bir kurşun kalem istedi.
It was so quiet you could hear a pin drop.
 - O kadar sessizdi ki sinek uçsa duyabilirdın.
You could hear a pin drop.
 - Sinek uçsa duyabilirsin.
She observed how butterflies fly.
 - O, kelebeklerin nasıl uçtuğunu gözledi?
A bat flying in the sky looks like a butterfly.
 - Bir yarasa gökyüzünde bir kelebek gibi uçuyor.
Have you ever flown in a blimp?
 - Hiç zeplinle uçtun mu?
This is the second time I've flown.
 - Bu ikinci kez uçuşum.
We are flying over the Pacific.
 - Biz Pasifik üzerinde uçuyoruz.
If it hadn't been for Lindbergh's luck and his knowledge of flying, he could never have succeeded in crossing the Atlantic.
 - Lindbergh'in şansı ve uçuş bilgisi olmasaydı, Atlantiği geçmeyi asla başaramazdı.
This pigeon flew from San Francisco to New York.
 - Bu güvercin San Francisco'dan New York'a uçtu.
She flew to Europe by way of Siberia.
 - Sibirya yoluyla Avrupa'ya uçtu.
The International Sun-Earth Explorer 3 (ISEE-3) spacecraft made the first ever direct cometary measurements on September 11, 1985 as it flew through the tail of Comet Giacobini-Zinner.
 - Uluslararası Sun-Earth Explorer 3 uzay gemisi kuyruklu yıldız Giacobini-Zinner'in kuyruğu boyunca uçarken 11 Eylül 1985'te ilk doğrudan kuyruklu yıldız ölçümleri yaptı.
The tail at the rear of the plane provides stability.
 - Uçağın arkasındaki kuyruk denge sağlar.
The town is located in the extreme north of Japan.
 - Kasaba Japonya'nın en uç kuzeyindedir.
Wash eggplants and cut their endings.
 - Patlıcanları yıkayın ve onların uçlarını kesin.