Davadaki hakim adil değildi.
- The judge in the case was not fair.
Benim tartışmayı destekleyecek adil bir miktar bilimsel veriyi sıralayacağım
- I will marshal a fair amount of scientific data to support my argument.
Bunu için makul bir fiyat ödedik.
- We paid a fair price for it.
O oldukça makul bir fiyat.
- That's a fairly reasonable price.
Tom oldukça iyi bir golfçüdür.
- Tom is a fairly decent golfer.
O, İngilizceyi oldukça iyi konuşur.
- He speaks English fairly well.
Dün gece ipek ve ince kumaş hakkında ya da eşitlik ve adil yargılama hakkında bir rüya gördüm.
- I dreamt a dream last night, about silk and fine cloth or about equality and fair trial.
Gökyüzü güzel hava vaadediyor.
- The sky promises fair weather.
Yağmurdan sonra, güzel hava.
- After the rain, fair weather.
Bu çok adil değil, değil mi?
- That's not very fair, is it?
Ben Çince'yi oldukça iyi okuyabilirim ama çok iyi yazamam.
- I can read Chinese fairly well, but I can't write it very well.