Düşünmek için zamanım yoktu. Kanaate dayalı karar almak zorundaydım.
- I didn't have time to think. I had to make a judgment call.
Sana arkadaşım demekten utanç duyuyorum.
- I am ashamed to call you my friend.
Keşke bana Tom demekten vazgeçsen.
- I wish you'd stop calling me Tom.
Bu öğleden sonra beni ara.
- Call me this afternoon.
İki gün içinde beni yeniden ara.
- Call me again in two days.
Tom Mary'yi ona geç kalacağını söylemek için aradı.
- Tom called Mary to tell her he'd be late.
Bir taraftan seni yemeğe davet etmek için, diğer taraftan sana oğlumun evleneceğini söylemek için seni aradım.
- I called you, on the one hand to invite you out to eat, and on the other to tell you my son is going to get married.
Biz, randevusuz başkalarını ziyaret etmekten kaçınmalıyız.
- We must avoid calling on others without an appointment.
Bir gün seni ziyaret etmek istiyorum.
- I would like to call on you one of these days.