Yaşlı adam duymakta zorlanıyor.
 - The old man was hard of hearing.
Öyle söylediğini duymak başımı döndürüyor.
 - It makes my head swim to hear you say that.
Tom işitmekte zorluk çekiyor.
 - Tom has a hard time hearing.
Bu kadar uzun bir zamandan sonra bu şarkıyı İşitmek gerçekten eski zamanları geri getiriyor.
 - Hearing this song after so long really brings back the old times.
Üzerinde çalıştığım yeni şarkıyı dinlemek ister misin?
 - Would you like to hear the new song I'm working on?
Onu dinlemekten bıktım.
 - I'm sick of hearing it.
Herkes kelimeleri ezbere öğrenmek zorunda.
 - Everyone has to learn the words by heart.
Tom'un Fransızca öğrenmek istediğini duydum.
 - I heard that Tom wanted to learn French.
Bip sesini işittikten sonra mesajınızı bırakın.
 - Leave your message after hearing the beep.
İşitebilmek için önde oturdu.
 - He sat in the front so as to be able to hear.
Ben haftalardır senden haber almak için can atıyorum.
 - I've been looking forward to hearing from you for weeks.
Yakında sizden haber almak için sabırsızlanıyorum.
 - I look forward to hearing from you soon.