O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kız kardeşi gururla baktı.
 - When he openly declared he would marry Pablo, he almost gave his grandmother a heart attack and made his aunt's eyes burst out of their sockets; however, his little sister beamed with pride.
Tom kırık bir kalpten öldü.
 - Tom died of a broken heart.
Sanki yıllarca birbirlerini görmemişler gibi İki insan yürekten tokalaşıyorlardı.
 - The two people were shaking hands heartily as if they had not seen each other for years.
O konuklarını yürekten ağırladı.
 - She gave her guests a hearty reception.
Gözden ırak olan, gönülden ırak olur.
 - Far from eye far from heart.
O canı gönülden yaptı.
 - He put all his heart and soul into it.
Şimdi cesaretini kaybetme.
 - Don't lose heart now.
Cesaretini kaybetme, Tom.
 - Don't lose heart, Tom.
Bende korkunç mide yanması var.
 - I have horrible heartburn.
Bu, korkaklara göre değil.
 - It's not for the faint of heart.
Çok sayıda destek mektubu üzgün kalbimi rahatlattı.
 - Many letters of encouragement refreshed my sad heart.
Çok üzgündü ve kendini astı.
 - He was heartbroken and hanged himself.
I heart you (I love you).
Sadece aşk kalbini kırabilir.
 - Only love can break your heart.
Ama aşk kalbinizi kırabilir.
 - But love can break your heart.