Yaklaşık olarak dünya yüzeyinin üçte biri topraktır.
 - About one third of the earth's surface is land.
Toprak reformunu tartıştılar ama asla uygulayamadılar.
 - They debated land reform but never carried it out.
Tom'un tam Boston'un dışında bir sürü arsaya sahip.
 - Tom owns a lot of land just outside of Boston.
Tom bir zamanlar bu arsaya sahipti.
 - Tom once owned this piece of land.
Tom büyük bir alabalığı tutup karaya çıkardı.
 - Tom landed a big trout.
İpe sıkıca tutunarak karaya güvenli bir şekilde geldim.
 - Holding on to the rope firmly, I came safely to land.
Amerika fırsatlar ülkesidir.
 - America is the land of opportunity.
Birçok ülkeden gezgin geldi.
 - The travelers came from many lands.
Peyzaj çakmak taşı kadar soğuk ve keskin.
 - The landscape was cold and sharp as flint.
Biz inmek için çaresizce bir yer arıyoruz.
 - We're looking desperately for a place to land.
Kartal yere inmek üzere.
 - The eagle is about to land.
Arazi çok fazlaya mal olmadı.
 - The land did not cost much.
O çok fazla arazi tutuyor.
 - He holds a lot of land.
Sami acil iniş yapmak zorunda kaldı.
 - Sami was forced to make an emergency landing.