Onlar, altı fit yüksekliğinde bir duvara tırmanmak zorunda kaldı.
- They had to climb a wall six feet high.
Tom'un atışı hedefi iki fitle ıskaladı.
- Tom's shot missed the target by two feet.
Hapishaneden çıktığımda, Tom tekrar ayaklarımın üstünde durmama yardımcı oldu.
- When I got out of prison, Tom helped me get back on my feet.
Ayaklarımın üzerinde güçlükle durabiliyordum.
- I could scarcely stand on my feet.
Hapishaneden çıktığımda, Tom tekrar ayaklarımın üstünde durmama yardımcı oldu.
- When I got out of prison, Tom helped me get back on my feet.
Bir çalışma ile ulaşılan sonuç ayaklarının pis koktuğunu düşünen insanların kötü kokan ayakları vardır; ayaklarının kötü kokmadığını düşünen insanların yoktur.
- The conclusion reached by a study is People who think their feet are smelly, have smelly feet; people who think they aren't, don't.
... But there are some important creatures scurrying around their feet. ...
... Standing on two feet is a revolutionary advance. ...