the act of waiting; a delay; a halt

listen to the pronunciation of the act of waiting; a delay; a halt
Английский Язык - Турецкий язык

Определение the act of waiting; a delay; a halt в Английский Язык Турецкий язык словарь

wait
(İnşaat) beklemek

Bir bilet almak için en az bir saat beklemek zorunda kalırsın. - You'll have to wait not less than an hour to get a ticket.

Tüm yapabileceğin beklemektir. - All you can do is to wait.

wait
bekleyiş

Uzun bir bekleyiş olacak. - It'll be a long wait.

Bekleyiş nihayet bitti. - The wait is finally over.

wait
bekleme

Burada beklememen gerekir. - You shouldn't wait here.

Jim bizi beklemesinin bir sakıncası olmayacağını söyledi. - Jim said that he wouldn't mind waiting for us.

wait
wait on hizmetçilik yapmak
wait
dört gözle beklemek
wait
ziyaretine gitmek
wait
{f} kalmak

Otobüsü beklerken burada kalmaktansa yürümeyi tercih ederim. - I prefer to walk rather than stay here waiting for the bus.

Burada kalmak ve bizimle beklemek istemediğinden emin misin? - Are you sure you don't want to stay here and wait with us?

wait
bekle

O gelene kadar burada bekleyeceğim. - I'll wait here until she comes.

Carlos bir müddet bekledi. - Carlos waited a moment.

wait
{f} servis yapmak
wait
bağlı olmak
wait
{f} garsonluk yapmak
wait
(for) -i beklemek: I'm waiting for my friend. Arkadaşımı bekliyorum. Wait your turn. Sıranı bekle. Wait here. I'll be right back. Burada
wait
wait on one hand and foot birinin etrafmda dört dönmek
wait
wait for beklemek
wait
{f} 1. (for) -i beklemek: I'm waiting for my friend. Arkadaşımı bekliyorum. Wait your turn. Sıranı bekle. Wait here. I'll be right back. Burada
the act of
eyleminin
wait
bekleyin

Çorba ısınıncaya kadar bekleyin. - Wait till the soup warms.

Lütfen beni istasyonda bekleyin. - Please wait for me at the station.

wait
(fiil) beklemek, kalmak, bekletmek, servis yapmak, garsonluk yapmak
wait
(isim) bekleme, bekleyiş, pusu
Английский Язык - Английский Язык
wait