Mary'nin onun annesine yardım etmeyi planlamadığını Tom'a söyleme.
 - Don't tell Tom that Mary isn't planning on helping his mother.
O, planlama bölümünde çalışıyor.
 - He works in the planning section.
Tom partiyi planlayarak iyi bir iş yaptı.
 - Tom did a good job planning the party.
Tom, John'un ne zaman aşçılığa başlamayı planladığını Mary'nin bildiğini düşündüğünü söyledi.
 - Tom said that he thought Mary knew what time John was planning to start cooking.
Saldırı yeterli planlama yapılmadan başladı.
 - The attack began without enough planning.