Zenginlerin fakirler kadar sorunları vardır.
 - The rich have troubles as well as the poor.
Sorun oğlumun okula gitmek istememesidir.
 - The trouble is that my son does not want to go to school.
Bütün bu dertleri başına açtığım için üzgünüm.
 - I'm sorry to cause you all this trouble.
O her zaman başı dertte olan insanlara yardım etmeye hazırdı.
 - He was always ready to help people in trouble.
O, arkadaşını havaalanında karşılama zahmetine katlandı.
 - She took the trouble to meet her friend at the airport.
Lezzetli yemeklerinizi hazırlama zahmetine girdiğiniz için teşekkür ederim.
 - Thank you for taking the trouble to prepare your delicious meals.
İşle ilgili biraz sorunum var.
 - I had some trouble with the work.
Karanlıktı, bu yüzden Tom cadde işaretini okumada sıkıntı çekti.
 - It was dark, so Tom had trouble reading the street sign.
Onlar bize çok az sıkıntı verdi.
 - They gave us very little trouble.
Bana daha fazla sıkıntı verme.
 - Don't give me any more trouble.
Jenny Japonca çalıştığından Japonya'da zorluk çekmedi.
 - Having studied Japanese, Jenny had no trouble in Japan.
Nefes almada zorluk çekiyorum.
 - I've been having trouble breathing.