I don't like her manner.
- Onun hareket tarzını sevmiyorum.
Her manner of speaking gets on my nerves.
- Onun konuşma tarzı benim sinirlerimi bozuyor.
The church is built in Gothic style.
- Kilise, Gothic tarzında inşâ edilmiş.
The style is nice, but do you have it in a different color?
- Tarz güzel, ama farklı bir renginiz var mı?
She soon adjusted to his way of life.
- Kısa sürede yaşam tarzına alıştı.
I managed to bring him around to my way of thinking.
- Onu benim düşünce tarzıma ikna edebildim.
I don't like her manner.
- Onun hareket tarzını sevmiyorum.
What's your favorite genre?
- En sevdiğiniz tarz nedir?
Formal declarations of war haven't been the United States's style since 1942.
- Resmi savaş beyanları 1942 yılından bu yana ABD tarzı değildir.
She laughed the way schoolgirls do, with her hand over her mouth.
- O eli ağzının üzerinde okul kızlarının yapma tarzına güldü.
What kind of music did you like when you were in high school?
- Lisedeyken ne tarz müzikten hoşlanırdın?
What do you think of the way Tom has been behaving lately?
- Tom'un son zamanlardaki davranış tarzı hakkında ne düşünüyorsun?
He grumbled about the way they treated him.
- Onların ona davranış tarzı hakkında söylendi.
I have to think about it. I'll try to find another wording.
- Düşünmek zorundayım. Başka bir ifade tarzı bulmayı deneyeceğim.
Their traditional life style no longer exists.
- Onların geleneksel yaşam tarzı artık yok.
I am accustoming to this life style.
- Bu yaşam tarzına alışkınım.