tamamlık

listen to the pronunciation of tamamlık
Турецкий язык - Английский Язык
{i} integrity
completeness
tamam
okay

Why is it okay for boys, but not for girls? - Neden erkekler için tamam, ama kızlar için değil?

My studies are going okay. - Benim çalışmalar tamam olacak.

tamam
alright

Alright, see you then. - Tamam, görüşürüz o zaman.

Alright, mom, I get it! - Tamam, anne, bunu anlıyorum!

tamam
all right

If Bob had taken my advice, everything would be all right now. - Bob benim tavsiyemi dinleseydi, şimdi her şey tamam olacaktı.

I think it's all right now. - Sanırım o şimdi tamam.

tamam
{ü} yeah

Everybody pulled their socks up, yeah. - Herkes aklını başına devşirdi, tamam.

Oh yeah, I totally agree. - Oh evet, ben tamamen katılıyorum.

tamam
yes

Yesterday, we finished constructing the new stage. - Dün yeni aşama inşaatını tamamladık.

Yesterday I finished learning Esperanto on Duolingo. - Dün Duolingo'da Esperanto öğrenmeyi tamamladım.

tamam
ready

I'm all packed and ready to go. - Tamamen toparlandım ve gitmeye hazırım.

We're not totally ready yet. - Biz henüz tamamen hazır değiliz.

tamam
{s} finished

I haven't quite finished eating. - Ben yemeği tamamen bitirmedim.

Tom finished eating all the ice cream that was in the freezer. - Tom dondurucudaki dondurmayı tamamen bitirdi.

tamam
allright
tamam
ok!

We'll help you, okay? - Biz size yardım ederiz, tamam mı?

My studies are going okay. - Benim çalışmalar tamam olacak.

tamam
(Argo) okey-dokey
tamam
the whole

I know the whole of the story. - Ben hikayenin tamamını biliyorum.

The patrol cars cover the whole of the area. - Devriye arabaları alanının tamamını kapsamaktadır.

tamam
(Bilgisayar) finish

Tom finished eating all the ice cream that was in the freezer. - Tom dondurucudaki dondurmayı tamamen bitirdi.

It is utterly impossible to finish the work within a month. - Bir ayda işi tamamen bitirmek imkansız.

tamam
over

If you ask me, it's completely overblown. - Bana sorarsanız bu tamamen abartılı.

He was covered all over with paint. - O tamamen boyayla kaplanmıştı.

tamam
right

If Bob had taken my advice, everything would be all right now. - Bob benim tavsiyemi dinleseydi, şimdi her şey tamam olacaktı.

Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back. - Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.

tamam
intact
tamam
done!

All my homework is done. - Bütün ödevlerim tamam.

Was nothing done about that? - Onun hakkında hiçbir şey tamam değil miydi?

tamam
very well then
tamam
(Konuşma Dili) deal

OK, we've got a deal. - Tamam, bir anlaşmamız var.

tamam
exact

It isn't totally exact. - O tamamen kesin değildir.

Sally didn't exactly agree with Bill, but she supported him. - Sally, Bill'le tamamen aynı fikirde değildi ama onu destekledi.

tamam
ok, ok
tamam
roger that
tamam
to a tee
tamam
(Argo) good-oh
tamam
(deyim) it's all right

It's all right, Tom. Everything's all right now. - Tamam Tom. Şu anda her şey yolunda.

I think it's all right now. - Sanırım o şimdi tamam.

tamam
well

His family are all very well. - Onun ailesi tamamen çok iyidir.

Tom can understand perfectly well. - Tom tamamen iyi bir şekilde anlayabiliyor.

tamam
well and good
tamam
full

Tom is fully aware of the problem. - Tom tamamen problemin farkında.

All the cherry trees in the park are in full bloom. - Parktaki tüm kiraz ağaçları tamamen çiçek açmış.

tamam
(Bilgisayar) fixed
tamam
correct

You are entirely correct; habits play a very large role in people's lives. - Sen tamamen doğru söylüyorsun; alışkanlıklar insanların hayatında çok büyük rol oynar.

You are entirely correct. - Sen tamamen hatasızsın.

tamam
okey
tamam
agreed
tamam
OK
tamam
complete

Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it. - Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.

All is completed with this. - Hepsi bununla tamamlandı.

tamam
gross
tamam
is up
tamam
complete, not lacking in any part
tamam
O.K

I'll hide and you find me. O.K.? - Saklanacağım ve sen beni bulacaksın. Tamam mı?

tamam
mature
tamam
fully; for all of, for a whole: Tamam on gün sürdü. It went on all of ten days
tamam
precisely
tamam
that's all right
tamam
O.K.!/All right!/Very well!
tamam
rightoh
tamam
all (of the), the whole (of the): Binanın tamamı yandı. The whole building burned down
tamam
exactly

Sally didn't exactly agree with Bill, but she supported him. - Sally, Bill'le tamamen aynı fikirde değildi ama onu destekledi.

You're exactly right, Tom. - Tamamen haklısın, Tom.

tamam
righto
tamam
roger
tamam
correct, free of mistakes: Hesaplarınız tamam. Your arithmetic is correct
tamam
it's a deal
tamam
complete, ready; finished, over; correct, right; the whole; All right!, Okay!, OK!, Done!
tamam
according to Hoyle
tamam
ready; complete; finished
tamam
used to express displeasure sarcastically: Tamam, bir bu eksikti! Great! This is all I need!
tamam
time is up
tamam
eact
tamam
{s} done

Was nothing done about that? - Onun hakkında hiçbir şey tamam değil miydi?

All my homework is done. - Bütün ödevlerim tamam.

Турецкий язык - Турецкий язык

Определение tamamlık в Турецкий язык Турецкий язык словарь

TAMAM
(Osmanlı Dönemi) Ne eksik ne fazla
TAMAM
(Osmanlı Dönemi) Tam, eksiksiz, noksansız
TAMAM
(Osmanlı Dönemi) Münasib, uygun
TAMAM
(Osmanlı Dönemi) Bitme, bitirme, son, nihayet
tamam
Yanlış ve yalan olmayan, doğru
tamam
Taşıtların yola koyulabileceğini anlatır
tamam
Evet, peki, olur!
tamam
Beğenilmeyen bir iş veya öneri karşısında söylenir
tamam
Bütün, tüm
tamam
Tamamlanmış, bitmiş
tamam
Eksiksiz
tamam
Tamamlanmış, bitmiş: "Haydi Abbas, vakit tamam / Akşam diyordun işte oldu akşam."- C. S. Tarancı