We'll help you, okay?
- Biz size yardım ederiz, tamam mı?
It's okay to look, but it's rude to stare.
- Görünmek için tamam ama bakmak için kaba.
If you need anything, you can call, alright?
- Herhangi bir şeye ihtiyacın olursa arayabilirsin, tamam mı?
Alright, mom, I get it!
- Tamam, anne, bunu anlıyorum!
It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right.
- Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.
I think it's all right now.
- Sanırım o şimdi tamam.
Oh yeah, I totally agree.
- Oh evet, ben tamamen katılıyorum.
Yeah, show us your t... ranslations...
- Tamam, bize çevirilerini göster.
Yesterday, we finished constructing the new stage.
- Dün yeni aşama inşaatını tamamladık.
Yesterday I finished learning Esperanto on Duolingo.
- Dün Duolingo'da Esperanto öğrenmeyi tamamladım.
I'm all packed and ready to go.
- Tamamen toparlandım ve gitmeye hazırım.
OK, I guess I'm ready.
- Tamam, sanırım hazırım.
I haven't quite finished eating.
- Ben yemeği tamamen bitirmedim.
Have you finished the papers?
- Belgeleri tamamladın mı?
OK, you keep quiet while we're in the store.
- Tamam, biz mağazadayken sessiz durun.
We'll help you, okay?
- Biz size yardım ederiz, tamam mı?
I know the whole of the story.
- Ben hikayenin tamamını biliyorum.
The patrol cars cover the whole of the area.
- Devriye arabaları alanının tamamını kapsamaktadır.
It is utterly impossible to finish the work within a month.
- Bir ayda işi tamamen bitirmek imkansız.
Tom finished eating all the ice cream that was in the freezer.
- Tom dondurucudaki dondurmayı tamamen bitirdi.
If you ask me, it's completely overblown.
- Bana sorarsanız bu tamamen abartılı.
He was covered all over with paint.
- O tamamen boyayla kaplanmıştı.
Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back.
- Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.
I am quite all right now.
- Ben şimdi tamamen iyiyim.
All my homework is done.
- Bütün ödevlerim tamam.
Wait a minute, my laundry is done, I'll go hang out the washing.
- Bir dakika bekle, benim çamaşır tamam, çamaşırı asmaya gideceğim.
OK, we've got a deal.
- Tamam, bir anlaşmamız var.
You're exactly right, Tom.
- Tamamen haklısın, Tom.
Sally didn't exactly agree with Bill, but she supported him.
- Sally, Bill'le tamamen aynı fikirde değildi ama onu destekledi.
It's all right, Tom. Everything's all right now.
- Tamam Tom. Şu anda her şey yolunda.
I think it's all right now.
- Sanırım o şimdi tamam.
The company, wholly owned by NTT, is doing well.
- Tamamen NTT'ye ait şirket, iyi kazanıyor.
Tom can understand perfectly well.
- Tom tamamen iyi bir şekilde anlayabiliyor.
He fully realizes that he was the cause of the accident.
- Kazanın sebebi olduğunun tamamen farkındadır.
I was fully alive to the danger.
- Ben tamamen tehlikenin farkındaydım.
This watch keeps correct time.
- Bu saat tamamen doğrudur.
She has finished correcting the exercises.
- Alıştırmaları düzeltmeyi tamamladı.
Her words were completely meaningless.
- Onun sözleri tamamen anlamsızdı.
He will think he has been completely forgotten.
- Tamamen unutulduğunu düşünecek.
I'll hide and you find me. O.K.?
- Saklanacağım ve sen beni bulacaksın. Tamam mı?
You and Tom are exactly the same.
- Sen ve Tom tamamen aynısınız.
Sally didn't exactly agree with Bill, but she supported him.
- Sally, Bill'le tamamen aynı fikirde değildi ama onu destekledi.
I think our work here is done.
- Sanırım buradaki işimiz tamam.
He has done the work completely.
- O, işi tamamen yaptı.