Tom gerçekten asla Boston'da bulunmadı.
 - Tom has actually never been to Boston.
Tom Mary için çalışmayı gerçekten sevdiğini anladı.
 - Tom found that he actually liked working for Mary.
O aslında doğru değil.
 - That's actually not true.
Bunun doğru olduğunu gerçekten düşünüyor musun?
 - Do you actually think that's true?
Ve aslında bu projenin herkese ihtiyacı var.
 - And actually, this project needs everyone.
 Dünyanın çevresinin iyiliği için söylüyorum, ama aslında o Dünya üzerinde yaşayan insanların iyiliği için. 
 - I'm saying For the sake of Earth's environment, but actually it's For the sake of the people living on Earth.