Müzik, hayatımın önemli bir parçasıdır.
- Music is an important part of my life.
Ölüm hayatın tamamlayıcı bir parçasıdır.
- Death is an integral part of life.
Teklifin diğer kısımlarını tartıştılar.
- They debated other parts of the proposal.
Onun bazı kısımları üzerinde anlaşamadı.
- They could not agree on some parts of it.
Onların tarafında bir hataydı.
- It was a mistake on their part.
Her iki taraf savaşa karşı çıktı.
- Both parties opposed war.
Kısmen sizinle aynı fikirdeyim.
- I partly agree with you.
Bu yol deprem sonucu kısmen yıkıldı.
- This road was partly destroyed in consequence of the earthquake.
Çocuğunuzun doğumundan sonra işinizi yarım gün yapmalısınız.
- After the birth of your child, you should make your work part-time.
Yarın partiye gelecekmisin?
- Will you come to the party tomorrow?
Topluma yardımcı olmak için görevimi yapmaya çalışıyorum.
- I try to do my part to help the community.
Görevimi yapmayı planlıyorum.
- I plan on doing my part.
Yandaki ev biraz gürültülü. Onların parti yapıp yapmadıklarını merak ediyorum.
- The house next door is a bit loud. I wonder if they're throwing a party.
Partide Jack ve Mary'nin yanındaki kimdi?
- Who was at the party beside Jack and Mary?
Tom parti için üç yüz dolarlık bütçe ayırdı.
- Tom budgeted three hundred dollars for the party.
Ölüm bizi ayırana kadar iyi ve kötü günde seni seveceğim.
- I will love you for better for worse till death us do part.
Ondan ayrılmak zorunda olduğu gün sonunda geldi.
- The day came at last when he had to part from her.
O, evinden ayrılmak zorunda kaldı.
- He had to part with his house.
Her voice still rings in my ears.
- Ihre Stimme klingt noch in meinen Ohren.
Joan of Arc refused to renounce her belief that the voice she heard was from God and none other.
- Jeanne d'Arc weigerte sich, ihre Überzeugung zu leugnen, dass die Stimme, die sie hörte, von niemand anderem als Gott war.