Mariner 10 was the first space probe to visit Mercury. It was also the first probe to visit two planets - Venus and Mercury.
- Mariner 10, Merkür'ü ziyaret eden ilk uzay sondasıydı. Aynı zamanda, iki gezegeni -Venüs ve Merkür- ziyaret eden ilk sondaydı.
Rosetta's probe, Philae, has successfully landed on the comet 67P/Churyumov–Gerasimenko.
- Rosetta sondası Philae, 67P / Churyumov-Gerasimenko kuyruklu yıldızına başarıyla indi.
Space probes have landed on Mars.
- Uzay sondaları Mars'a indi.
Mariner 10 was the first space probe to visit Mercury. It was also the first probe to visit two planets - Venus and Mercury.
- Mariner 10, Merkür'ü ziyaret eden ilk uzay sondasıydı. Aynı zamanda, iki gezegeni -Venüs ve Merkür- ziyaret eden ilk sondaydı.
Who will ultimately decide?
- Eninde sonunda kim karar verecek?
Such considerations ultimately had no effect on their final decision.
- Bu tür düşüncelerin sonuçta onların nihai kararı üzerinde herhangi bir etkisi olmamıştır.
Recent advances in medicine are remarkable.
- Tıptaki son gelişmeler dikkat çekiyor.
Recently, he's been drinking too much.
- Son zamanlarda, o çok fazla içki içiyor.
The international language Esperanto appeared in public at the end of 1887.
- Uluslararası dil Esperanto, 1887'nin sonlarında herkese gösterildi.
The drugstore is at the end of this road.
- Eczane yolun sonunda.
His latest novel is well worth reading.
- Onun en son romanı okumaya değer.
I found his latest novel interesting.
- Onun en son romanını ilginç buldum.
The last straw breaks the camel's back.
- Devenin belini kıran son saman çöpü.
Lastly, she went to America.
- Son olarak o Amerika'ya gitti.
He finally became the president of IBM.
- O, sonunda IBM'in başkanı oldu.
I haven't read the final page of the novel yet.
- Romanın son sayfasını henüz okumadım.
I will study abroad when I have finished school.
- Okulu bitirdikten sonra yurtdışında eğitim yapacağım.
Having finished my work, I left the office.
- İşimi bitirdikten sonra bürodan ayrıldım.
Many diseases result from poverty.
- Çoğu hastalık yoksulluktan sonuçlanır.
If you divide any number by zero, the result is undefined.
- Eğer herhangi bir sayıyı sıfıra bölerseniz, sonuç tanımsızdır.
I came to the conclusion that I had been deceived.
- Ben aldatılmış olduğum sonucuna vardım.
Only after a long dispute did they come to a conclusion.
- Ancak uzun bir tartışmadan sonra bir sonuca vardılar.
It made me supremely happy.
- Bu beni son derece mutlu etti.
It was clear to everyone that the vote would be close.
- Seçim sonucunun yakın olacağı herkes tarafından biliniyordu.
Tom closed his diary after writing about that day's events.
- Tom, o günkü olaylar hakkında yazdıktan sonra günlüğü kapattı.
I have not seen him lately.
- Son zamanlarda onu görmedim
Did the error occur right from the start or later on? - When?
- Hata baştan sağda mı yoksa sonradan mı meydana geldi? - Ne zaman?
He talked about ending the war in Korea.
- Kore'deki savaşa son verme hakkında konuştu.
I like stories that have sad endings.
- Hüzünlü sonları olan hikayeleri severim.
If your baby is prone to rashes, you may want to apply diaper cream, powder, or petroleum jelly after cleaning your baby's bottom.
- Bebeğiniz pişiklere eğilimli ise, bebeğinizin altını temizledikten sonra bebek bezi kremi, toz veya vazelin uygulamak isteyebilirsiniz.
I'll bet my bottom dollar he'll succeed.
- Onun başaracağına dair son dolarımla bahse girerim.
In the last analysis, methods don't educate children; people do.
- Son analizlerde, metotlar çocukları eğitmezler; insanlar eğitir.
The population has doubled in the last five years.
- Nüfus son beş yıl içinde iki katına çıkmıştır.
When I was 17, I injured myself playing football. I collided with someone and as a result of this I broke some of my teeth.
- 17 yaşındayken, futbol oynarken kendimi yaraladım. Birisiyle çarpıştım ve bunun sonucu olarak dişlerimden bazılarını kırdım.
Football is a simple game. 22 men chase a ball for 90 minutes, and at the end the Germans always win.
- Futbol basit bir oyundur.22 Adam bir topun peşinden 90 dakika boyunca koşar ve sonunda hep Almanların kazandığı bir oyundur.
All in all, after ten years of searching, my friend got married to a girl from the Slantsy region.
- Her şeyi düşünerek, on yıllık araştırmadan sonra, arkadaşım Slantsy bölgesinden bir kızla evlendi.
All in all, how many different schools have you attended?
- Sonuçta, kaç tane farklı okula devam ettin?
The celebrations culminated in a spectacular fireworks display.
- Kutlamalar muhteşem bir havai fişek gösterisi ile sonuçlandı.
The European Union is set up with the aim of ending the frequent and bloody wars between neighbours, which culminated in the Second World War.
- Avrupa Birliği, ikinci dünya savaşı ile sonuçlanan sık ve kanlı komşu devletler arasındaki savaşları bitirme amacıyla kuruldu.
He took charge of the firm after his father's death.
- O, babasının ölümünden sonra firmanın sorumluluğunu üstüne aldı.
You shouldn't sleep with a coal stove on because it releases a very toxic gas called carbon monoxide. Sleeping with a coal stove running may result in death.
- Kömür sobasıyla uyumamalısınız. Çünkü karbonmonoksit olarak adlandırılan çok zehirli bir gaz içerir. Kömür sobasıyla uyumak ölümle sonuçlanabilir.
If your visa expires, you must leave China.
- Vizen sona ererse Çin'i terk etmek zorundasın.
This offer expires on August 15, 1999.
- Bu teklif 15 Ağustos 1999 yılında sona erecek.
Advances in science and technology and other areas of society in the last 100 years have brought to the quality of life both advantages and disadvantages.
- Son 100 yılın bilim ve teknoloji ve topluluğun diğer alanlarındaki gelişmeler hayat kalitesine hem avantajlar hem de dezavantajlar getirdi.
The last straw breaks the camel's back.
- Devenin belini kıran son saman çöpü.
After fifteen years at a building firm, Bill Pearson was given the responsible position of area manager.
- Bir inşaat şirketinde on beş yıldan sonra, Bill Pearson'a sorumlu bölge müdürü pozisyonu verildi.
Tom lost his job because the firm decided that a robot could do his job better.
- Tom işini kaybetti. Çünkü firma bir robotun onun işini daha iyi yapabildiği sonucuna vardı.
I was too hasty in concluding that he was lying.
- Onun yalan söylediği sonucuna varmada çok aceleci davrandım.
Members of the board will meet for a concluding session on March 27, 2013.
- Yönetim kurulu üyeleri, 27 Mart 2013 tarihinde bir sonuç oturumu için bir araya gelecek.
He was utterly perplexed.
- O son derece şaşırmıştı.
Tom was utterly disappointed.
- Tom son derece hayal kırıklığına uğradı.
Monica Sone was a Japanese-American writer.
- Monica Sone, Japon asıllı Amerikalı bir yazardı.
I heard there were many double suicides in Sonezaki.
- Sonezaki'de birçok çift intihar olduğunu duydum.
The water pipes froze and then burst.
- Su boruları dondu ve sonra patladı.
I don't feel well after drinking that water.
- Ben o suyu içtikten sonra, iyi hissetmiyorum.
After sunset, a thin mist appeared over the field.
- Gün batımından sonra, alanın üzerinde ince bir sis belirdi.
After Tom finished watering the plants, he sat down on the porch to enjoy the sunset.
- Tom bitkileri sulamayı bitirdikten sonra, o, gün batımının keyfini çıkarmak için veranda da oturdu.
The first minutes after a heart attack are crucial.
- Bir kalp krizinden sonra ilk dakikalar çok önemlidir.
Love is above money. The latter can't give as much happiness as the former.
- Sevgi paranın üstündedir. Sonraki önceki kadar çok mutluluk veremez.
Fish and meat are both nourishing, but the latter is more expensive than the former.
- Hem balık hem de et besleyici fakat sonraki öncekinden daha pahalı.
Sami learned he had terminal cancer.
- Sami son aşamada bir kanseri olduğunu öğrendi.
They fled the doomed company like rats deserting a sinking ship.
- Onlar sonu gelmiş şirketten, batan gemiyi terk eden fareler gibi kaçtılar.
Tom is extremely thankful to Mary for her help.
- Tom Mary'ye onun yardımı için son derece minnettar.
Dynamite fishing is extremely destructive to reef ecosystems.
- Dinamit balıkçılığı resif ekosistemler için son derece tahrip edicidir.
Tom can expect to hear from us by the end of the month.
- Tom gelecek ayın sonuna kadar bizden haber almayı bekleyebilir.
Ken will grow into his brother's clothes by the end of the year.
- Ken yıl sonuna kadar erkek kardeşinin elbiselerine sığacaktır.
Fadil's devastating fate finally came to light.
- Fadıl'ın yıkıcı kaderi sonunda gün ışığına çıktı.
The fate of the hostages depends on the result of the negotiation.
- Tutsakların kaderi görüşmenin sonucuna göre değişir.
The room looks different after I've changed the curtains.
- Perdeleri değiştirmemden sonra oda farklı görünüyor.
I'm working full time in a bookshop until the end of September.
- Eylül sonuna kadar bir kitapçıda tam gün çalışıyorum.
Tom had pockets full of cash after a lucky night at the casino.
- Kumarhanedeki şanslı bir geceden sonra, Tom'un cepler dolusu nakiti vardı.
Please add a full stop at the end of your sentence.
- Lütfen cümlenizin sonuna bir nokta ekleyin.
One should add a full stop at the end of the sentence.
- Cümlenin sonunda nokta konulmalı.
Tom added a few finishing touches to the painting.
- Tom tabloya birkaç son rötuşları ekledi.
I'll add the finishing touches.
- Son rötuşları ekleyeceğim.
I'll come over after I finish the work.
- İşi bitirdikten sonra uğrayacağım.
I will study abroad when I have finished school.
- Okulu bitirdikten sonra yurtdışında eğitim yapacağım.
What was the outcome of the election?
- Seçimin sonucu neydi?
The outcome of the election is doubtful.
- Seçim sonuçları şüphelidir.
The latest issue of the magazine will come out next Monday.
- Derginin son basımı gelecek pazartesi yayınlanacak.
I hope this fine weather lasts till the weekend.
- Umarım bu güzel hava hafta sonuna kadar sürer.
Effort produces fine results.
- Çaba güzel sonuçlar üretir.
The Chinese and Indians say all too often: I want a son, not a daughter..
Nihayet doktorun sekreteri Tom'un adını seslendi.
- Sonunda doktorun sekreteri Tom'un ismini çağırdı.
Tom nihayet eşcinsel olduğunu itiraf ettiğinde herkes zaten onun eşcinsel olduğunu biliyordu.
- Tom sonunda kabullenmeye karar verdiğinde herkes zaten onun eşcinsel olduğunu biliyordu.
O, arazisini oğulları arasında dağıttı.
- He distributed his land among his sons.
Şimdi büyük oğullar babalarından oldukça bağımsızlar.
- The elder sons are now quite independent of their father.
Orada duran çocuk benim oğlumdur.
- The boy standing over there is my son.
Karısı ona iki kızı ve bir erkek çocuk doğurdu
- His wife bore him two daughters and a son.
Küçük oğlum araba sürebiliyor.
- My little son can drive a car.
Benim bir oğlum ve bir de kızım var. Oğlum New York'ta ve kızım da Londra'da.
- I have a son and a daughter. My son is in New York, and my daughter is in London.
Küçük oğlum araba sürebiliyor.
- My little son can drive a car.
Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.
- You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job.
Bir erkek evlat babasına itaat etmeli.
- A son must obey his father.
Tom mükemmel erkek evlattır.
- Tom is the perfect son.