something that people do or cause to happen

listen to the pronunciation of something that people do or cause to happen
Английский Язык - Турецкий язык

Определение something that people do or cause to happen в Английский Язык Турецкий язык словарь

act
{i} eylem

Şimdiye kadar, eyleminiz tamamen sebepsiz görünmektedir. - So far, your action seems completely groundless.

O, yankesicilik eyleminde yakalandı. - He was caught in the act of pickpocketing.

act
(isim) hareket, davranış, amel, fiil; oyun, numara, rol, perde [tiy.]; eylem; kanun, yasa, resmi yazı; cinsel ilişki
act
{i} davranış

Davranışlarımı açıklamak benim için zor. - It's hard for me to explain my actions.

Kendimizi niyetimizle başkalarını ise davranışlarıyla yargılarız. - We judge ourselves by our intentions and others by their actions.

act
{i} rol yapma, oyun
act
{i} kanun

İşe git, çocuklarını okula gönder. Modayı takip et, normal hareket et, kaldırımda yürü, televizyon izle. Yaşlılığın için para biriktir. Kanunlara uy. Benimle birlikte tekrarla: Ben özgürüm. - Go to work, send your kids to school. Follow fashion, act normal, walk on the pavements, watch TV. Save for your old age. Obey the law. Repeat with me: I am free.

Newton'un üçüncü hareket kanununa göre her eylemin eşit ve zıt tepkisi vardır. - According to Newton's Third Law of Motion Every action has an equal and opposite reaction.

act
{i} fiil
act
{i} numara

Aslında, bunu bilmem gerekir. Bir dakika bekle, hatırlamama izin ver, Kesinlikle! Radyum elementinin atom numarası 88'dir - Actually, I should know it. Wait a minute, let me remember. Exactly! The atomic number of radium is 88.

Onlardan biri bir aktör, birini öldürme numarası yapacak. - One of them is an actor, who is going to pretend to murder someone.

act
(rol) oynamak
act
yasa

1862'de Kongre Homstead Yasasını geçirmişti. - In 1862, Congress had passed the Homestead Act.

Avukat müvekkilinin yasal yollara başvurmasını tavsiye etti. - The lawyer recommended his client to take legal action.

act
etki yapmak
act
davranmak

Çocuk gibi davranmaktan vazgeç. - Quit acting like a child.

Son günlerde tuhaf davranmaktaydı. - She's been acting odd lately.

act
sahne

Aktör oyunun büyük bölümünde sahnedeydi. - The actor was on the stage for most of the play.

O, Amerikan sahnesinde en iyi aktör oldu. - He became the finest actor on the American stage.

act
(Avrupa Birliği) hareket,iş,fiil;belge;kanun,yasa
act
insan kudretinden üstün afet
act
{f} rol yapmak, oynamak
act
{f} rol oynamak
act
{f} oynamak

Filmde oynamak ister misin? - Do you want to act in a movie?

act
{f} numara yapmak
act
(fiil) davranmak, hareket etmek; oynamak, numara yapmak, numarası yapmak,rol yapmak, rol oynamak; etki etmek; görevini yapmak
Английский Язык - Английский Язык
act
something that people do or cause to happen

    Расстановка переносов

    some·thing that peo·ple do or cause to hap·pen

    Турецкое произношение

    sʌmthîng dhıt pipıl du ır kôz tı häpın

    Произношение

    /ˈsəmᴛʜəɴɢ ᴛʜət ˈpēpəl ˈdo͞o ər ˈkôz tə ˈhapən/ /ˈsʌmθɪŋ ðət ˈpiːpəl ˈduː ɜr ˈkɔːz tə ˈhæpən/
Избранное