Onun iki kedisi var biri beyaz biri siyah.
- Er hat zwei Katzen, eine weiße und eine schwarze.
Beni sadece saçlarım siyah olduğu için mi seviyorsun?
- Liebst du mich nur wegen meines schwarzen Haars?
Kara kedileri sever misin?
- Mögen Sie schwarze Katzen?
Tom'un eşyaları kara borsadan aldığını işittim.
- Ich habe gehört, dass Tom Sachen auf dem Schwarzmarkt kauft.
Bazı Siyahiler daha radikal çözümler arıyor.
- Some Blacks seek more radical solutions.
Bu ülkenin gerçekten siyahi bir başbakanı kabul etmeye hazır olup olmadığını merak ediyorum.
- I wonder if that country is actually really ready to accept a black president.
Onun saçı siyah renkli ve uzundur.
- His hair is black in color and long.
O her zaman siyah renkli kıyafetler giyer.
- He always wears black clothes.
Tom sadece siyah elbiseler giyer.
- Tom only wears black clothes.
O, her zaman kahvesini sade içer.
- He drinks his coffee black every time.
Leyla'nın bir gözü morarmıştı.
- Layla had a black eye.
Tom'un yüzü tamamen morarmıştı.
- Tom's face was all black and blue.
Karasakal kötü şöhretli bir İngiliz korsandı.
- Blackbeard was a notorious English pirate.
Kara kedilerin kötü şans getirdiklerine inanmıyorum.
- I don’t believe that black cats cause bad luck.
Tom kahvesini koyu seviyor.
- Tom likes his coffee black.
Tom her zaman siyah giyer ya da bir diğer koyu renk.
- Tom always dresses in black or some other dark color.
Bazı insanların neden kara kedilerin uğursuz olduğunu düşündüğünü merak ediyorum.
- I wonder why some people think black cats are unlucky.
Kara kedi uğursuzluk getirir.
- Black cats bring bad luck.
My black shoes need heel repairs.
- Meine schwarzen Schuhe müssen an den Absätzen gerichtet werden.
She was wearing a black hat.
- Sie trug einen schwarzen Hut.