Tom shook his head to say no.
 - Tom hayır demek için kafasını salladı.
He shook his son by the shoulder.
 - O, oğlunun omuzunu salladı.
In an earthquake, the ground can shake up and down, or back and forth.
 - Bir depremde, yer yukarı ve aşağı ya da geriye ve ileriye sallanabilir.
I felt the floor shake.
 - Yerin sallandığını hissettim.
The hand that rocks the cradle rules the world.
 - Beşik sallayan el dünyayı yönetir.
I rocked the baby on my knee.
 - Bebeği dizimde salladım.
The dog followed its master, wagging its tail.
 - Köpek kuyruğunu sallayarak, sahibini izledi.
The dog wagged its tail eagerly.
 - Köpek hevesle kuyruğunu salladı.
Tom waggled his finger at Mary.
 - Tom Mary'ye parmağını salladı.
I rocked the baby on my knee.
 - Bebeği dizimde salladım.
I rocked the baby in my arms.
 - Bebeği kollarımda salladım.
Tom Skeleton was shaking and trembling in every limb.
 - Tom Skeleton'un her organı sallanıyordu ve titriyordu.
Don't you feel the house shaking?
 - Evin sallanışını hissetmiyor musun?
Tom brandished a shotgun on Mary.
 - Tom, Mary'nin üzerine bir av tüfeği salladı.
She shouted and threatened a policeman by brandishing a knife.
 - O, polise bağırdı ve bir bıçak sallayarak tehdit etti.