Tom is only doing what he was told to do.
 - Tom'a ne yapması söylenmişse onu yapıyor.
Tom has already been told he has to do that.
 - Tom'a daha önce bunu yapmak zorunda olduğu söylenmişti.
It doesn't matter what he said.
 - Söylediği şeyin hiçbir önemi yok.
Bogdan said he would be there tomorrow.
 - Bogdan, yarın orada olacağını söylemişti.
He told me that his father was dead.
 - O bana babasının öldüğünü söyledi.
She told me that she had bought a CD.
 - Bana bir CD aldığını söyledi.
Some doctors say something to please their patients.
 - Bazı doktorlar hastalarını memnun etmek için bir şeyler söylerler.
Please say it in English.
 - Lütfen onu İngilizce olarak söyle.
Tom said I looked confident.
 - Tom kendimden emin göründüğümü söyledi.
I'm confident that Tom will do what he says he'll do.
 - Tom'un yapacağını söylediği şeyi yapacağına eminim.
Please tell me where you will live.
 - Lütfen bana nerede yaşayacağını söyle.
Could you please tell me why you love her?
 - Onu neden sevdiğini lütfen bana söyler misin?
What you are saying does not make sense.
 - Söylediğinin anlamı yok.
He received a telegram saying that his mother had died.
 - O, annesinin öldüğünü söyleyen bir telgraf aldı.
If you don't have anything nice to say, keep your mouth shut.
 - Söyleyecek güzel bir şeyin yoksa ağzını kapalı tut.
Tom kept his mouth shut and didn't tell anyone what had happened.
 - Tom ağzını kapalı tuttu ve ne olduğunu kimseye söylemedi.