I remember what he said.
- Onun ne söylediğini hatırlıyorum.
Bogdan said he would be there tomorrow.
- Bogdan, yarın orada olacağını söylemişti.
She told me that she had bought a CD.
- Bana bir CD aldığını söyledi.
My father told me not to read a book in my bed.
- Babam yatakta kitap okumamamı söyledi.
Please say it in English.
- Lütfen onu İngilizce olarak söyle.
I've got nothing to say to him.
- Ona söyleyecek hiçbir şeyim yok.
This is confidential, I can only tell him personally.
- Bu gizli, sadece ona kişisel olarak söyleyebilirim.
I'm confident that Tom will do what he says he'll do.
- Tom'un yapacağını söylediği şeyi yapacağına eminim.
Could you please tell me why you love her?
- Onu neden sevdiğini lütfen bana söyler misin?
Please tell me your address.
- Lütfen adresini bana söyle.
He received a telegram saying that his mother had died.
- O, annesinin öldüğünü söyleyen bir telgraf aldı.
He sent me a letter saying that he'd arrive at ten tomorrow morning.
- O bana yarın sabah onda varacağını söyleyen bir mektup gönderdi.
He opened his mouth as if to speak, but didn't say anything.
- Konuşacakmış gibi ağzını açtı ama hiçbir şey söylemedi.
Tom told his son not to speak with his mouth full.
- Tom oğluna ağzı doluyken konuşmamasını söyledi.