- Определение refresh в Английский Язык Турецкий язык словарь
-  {f} ferahlatmak
-  {f} ferahlamak
-  {f} canlanmak
- mutlandırmak 
-  {f} tazelemek O, hafızasını tazelemek için resme baktı. -She looked at the picture to refresh her memory. 
 
- cana can katmak 
- dinçleştirmek 
- canlandırmak 
-  {f} tazele Orta dereceli egzersiz hem aklımızı hem bedenimizi tazeler. -Moderate exercise will refresh both mind and body. 
 O, hafızasını tazelemek için resme baktı. -She looked at the picture to refresh her memory. 
 
-  {i} tazeleme Ağustos ayında, iki ay süren teknolojik tazeleme kursum var. -In August, I have a technological refresher course that lasts two months. 
 O, hafızasını tazelemek için resme baktı. -She looked at the picture to refresh her memory. 
 
- (anıları/vb.) tazelemek 
- güçlendirmek 
- yenilemek 
- serinletmek 
- ye/tazele 
- tazelik kazanmak 
-  {f} mutlulandırmak
-  (Tıp) Dinlendirmek, serinletmek, 3.Canlanmak, dinlenmek
-  {f} tazelemek: Can I refresh your drink? İçkini tazeleyeyim mi?
-  {f} açılmak
-  {f} tazelenmek
- kuvvetlendirmek refresh oneself canlanmak 
- yeniden canlandırmak 
-  {f} hayat vermek
- dinlendirmek 
- serinlemek 
-  {f} dinçleşmek
-  {f} (güç verip) canlandırmak, diriltmek, ihya etmek
- dinlenmek 
- yeme/tazeleme 
- refreshingly canlandırıcı surette 
-  (Tıp) Tazelemek, yeniden canlandırmak, taze hayat vermek
- tazele,v.tazele: n.tazeleme 
-  (Bilgisayar) yenile Birisi hafızamı yenileyebilir mi? -Can someone refresh my memory? 
 Sayfayı yeniledin mi? -Did you refresh the page? 
 
-  (Bilgisayar) yenile düğmesini tıklatın
-  (Bilgisayar) yinele
- atıştırmak 
- refreshing
-  {s} canlandırıcı Esperanto canlandırıcı bir şekilde farklı. -Esperanto is refreshingly different. 
 Kahvaltıdan önce bir yürüyüş canlandırıcıdır. -A walk before breakfast is refreshing. 
 
- refresh data
-  (Bilgisayar) veriyi yenile
- refresh data
-  (Bilgisayar) veri yenile
- refresh list
-  (Bilgisayar) listeyi yenile
- refresh rate
-  (Bilgisayar) ekran yenilenme sıklığı
- refresh circuitry
- tazeleme devreleri 
- refresh oneself
- canlanmak 
- refresh oneself
- dinlenmek 
- refresh rate
- yenileme hızı 
- refresh s.o.´s memory of
- hakkında birinin bilgisini tazelemek; ... hakkında birine bir şeyler hatırlatmak 
- refresh control
-  (Bilgisayar) yenileme denetimi
- refresh field
- Yenileme Alanı 
- refresh icons
-  (Bilgisayar) simgeleri yenile
- refresh interval
-  (Bilgisayar) tazeleme sıklığı
- refresh now
-  (Bilgisayar) şimdi yenile
- refresh object
-  (Bilgisayar) nesne yenile
- refresh on open
-  (Bilgisayar) her açışta yenile
- refresh one's memory
- hafızasını tazelemek 
- refresh rate
- Tarama hızı 
- refresh s.o.'s memory
- hakkında birinin bilgisini tazelemek; ... hakkında birine bir şeyler hatırlatmak 
- refresh screen
-  (Bilgisayar) ekranı yenile
- refresh seconds
-  (Bilgisayar) yineleme süresi saniye
- refresh status
-  (Bilgisayar) yenileme durumu
- refreshment
- serinletici içecek Tom serinletici içecekler getirdi. -Tom brought refreshments. 
 
- refreshments
- yiyecek Yiyecek ve içecekler servis edilecektir. -Refreshments will be served. 
 Lezzetli yiyecek ve içecekler servis edildi. -Delicious refreshments were served. 
 
- auto refresh
-  (Bilgisayar) otomatik yenile
- cancel refresh
-  (Bilgisayar) yenilemeyi iptal et
- query refresh
-  (Bilgisayar) sorgu yenileme
- refreshing
- ferah O, ferahlatıcı bir yürüyüş yaptı. -He made a refreshing walk. 
 Yeni Çağ fikirleri geleneksel Hıristiyanlığın ağırbaşlı ortadoksluğu için ferahlatıcı bir alternatiftir. -New Age ideas are a refreshing alternative to the staid orthodoxy of traditional Christianity. 
 
- refreshing
-  (Bilgisayar) yeniliyor
- refreshing
- ihya edici 
- refreshing
- güçlendirici 
- refreshing
- tazeleyerek 
- refreshing
-  (Bilgisayar) yenileniyor
- refreshing
- tazeleme 
- refreshing
- diriltici 
- refreshment
- ara öğün 
- refreshment
-  (Gıda) ferahlatıcı
- refreshment
- yiyecek Lezzetli yiyecek ve içecekler servis edildi. -Delicious refreshments were served. 
 Yiyecek ve içecekler servis edilecektir. -Refreshments will be served. 
 
- refreshments
-  (Gıda) serinletici içkiler
- refreshments
- içecek Yiyecek ve içecekler servis edilecektir. -Refreshments will be served. 
 İçeceklerle hemen döneceğim. -I'll be right back with refreshments. 
 
- refreshments
- yiyecek ve içecek Lezzetli yiyecek ve içecekler servis edildi. -Delicious refreshments were served. 
 Yiyecek ve içecekler servis edilecektir. -Refreshments will be served. 
 
- refreshments
-  (Turizm) yeme içme
- refreshed
-  {f} tazele Fotoğrafla hafızasını tazeledi. -She refreshed her memory with the photo. 
 Banyo yaptıktan sonra oldukça tazelenmiş hissediyorum. -I feel quite refreshed after taking a bath. 
 
- refreshing
- değişik Bu ferahlatıcı bir değişiklik. -This is a refreshing change of pace. 
 
- refreshing
- ilginç 
- refreshing
- dinlendirici 
- refreshing
- hoş 
- refreshing
-  {f} tazele
- refreshment
- canlanma 
- refreshment
- içecek İçeceklerle hemen döneceğim. -I'll be right back with refreshments. 
 Lezzetli yiyecek ve içecekler servis edildi. -Delicious refreshments were served. 
 
- refreshment
- dinlenme 
- refreshment
- güçlenme 
- refreshed
- tazelenmiş Ben kırsalda bir hafta geçirdikten sonra tamamen tazelenmiş hissediyorum. -I feel completely refreshed after spending a week in the country. 
 Banyo yaptıktan sonra oldukça tazelenmiş hissediyorum. -I feel quite refreshed after taking a bath. 
 
- vector refresh display
- vektör yenileme ekran 
- asynchronous refresh
- Zaman Uyumsuz Yenilemek 
- channel refresh
- Kanal Yenileme 
- enable dde refresh
-  (Bilgisayar) dde tazelemeyi etkinleştir
- logical disk manager refresh
- Mantıksal Disk Yöneticisi Yenileme 
- pivot refresh
-  (Bilgisayar) özet yenile
- refreshing
-  (Tıp) Hayat verici, canlandırıcı, kuvvetlendirici
- refreshing
-  {s} dinçleştirici
- refreshing
-  {s} serinletici
- refreshing
- hayat verici 
- refreshing
- ilginç/canlandırıcı 
- refreshing
-  {s} ferahlatıcı O oldukça ferahlatıcı. -It's quite refreshing. 
 Ferahlatıcı bir tadı var. -It has a refreshing taste. 
 
- refreshing
-  {s} (canı sıkkın veya oldukça umutsuz birine) çok hoş gelen veya umut veren
- refreshing
-  {s} canlandıran
- refreshing
- ferahlama 
- refreshingly
- ferahlatıcı bir şekilde 
- refreshingly
- ilginççe/canlandırarak 
- refreshingly
- dinçleştirerek 
- refreshment
- yiyecek içecek/canlanma 
- refreshment
- canlandırıcı veya dinlendirici şey 
- refreshment
- yiyecek içecek şeyler 
- refreshment
-  {i} dinçleşme
- refreshment
-  {i} hafif yemek
- refreshment
-  {i} serinletme
- refreshment
-  {i} serinletici içki Biraz serinletici içki ister misin? -Would you care for some refreshments? 
 Siz bayanlar biraz serinletici içki ister misiniz? -Would you ladies care for some refreshments? 
 
- refreshment
- taze hayat verme 
- refreshments
- yiyecek içecek 
- refreshments
- i., çoğ. (misafirlere ikram edilen kurabiye, çay gibi) hafif yiyecek ve içecekler 
- stop/refresh
-  (Bilgisayar) durdur/yenile