O, kahvaltısını sıklıkla orada yer.
- He often eats breakfast there.
Kahvaltıdan önce duş aldım.
- I showered before breakfast.
Tom sabah kahvaltısı yemeden önce epostasını kontrol eder.
- Tom checks his email before he eats breakfast.
Sabah kahvaltısı iskandinav usulü açık büfedir.
- Breakfast is a smorgasbord.
Genellikle hafif bir kahvaltı yaparım.
- I usually have a light breakfast.
Genellikle saat yedide kahvaltı yaparım.
- I usually have breakfast at seven.
Sami, kahvaltı etmek için bara geldi.
- Sami came to the bar to eat breakfast.
Onların, geçimini sağlayacak bir sürü çocukları vardı.
- They had a lot of children to provide for.
O, ailesinin geçimini sağlayamaz.
- He is unable to provide for his family.
O ihtiyaçlarını karşılamak için bir karıya ve iki küçük çocuğa sahiptir.
- He has a wife and two young children to provide for.
Senin ve kız kardeşinin ihtiyaçlarını karşılamak için elimden gelenin en iyisini yapıyorum.
- I'm trying my best to provide for you and your sister.