You're practically family.
- Siz pratikte ailesiniz.
His idea is practical.
- Onun fikri pratiktir.
His ideas are always practical.
- Onun fikirleri her zaman pratiktir.
To write good English requires a lot of practice.
- İyi İngilizce yazma, çok fazla pratik gerektirir.
Do you practice any sport?
- Herhangi bir sporu pratik yapıyor musun?
Tom has no practical experience.
- Tom'un hiçbir pratik deneyimi yoktur.
Tom practised his speech in front of the mirror.
- Tom, konuşmasını aynanın karşısında pratik yaptı.
He usually wants to practise his English on me.
- O genellikle İngilizcesini benim üzerimde pratik yapmak istiyor