Your ideas are hardly practical.
- Sizin fikirleriniz hemen hemen hiç pratik değil.
His idea is practical.
- Onun fikri pratiktir.
Do you practice any sport?
- Herhangi bir sporu pratik yapıyor musun?
Tom told Mary to practice her tuba somewhere else.
- Tom Mary'ye tubasını başka bir yerde pratik yapmasını söyledi.
Tom has no practical experience.
- Tom'un hiçbir pratik deneyimi yoktur.
Tom practised his speech in front of the mirror.
- Tom, konuşmasını aynanın karşısında pratik yaptı.
I want to practise my English.
- İngilizcemi pratik yapmak istiyorum.
Tom showed up late to practice yesterday.
- Tom dün pratik yapmak için geç geldi.
He used every chance to practice English.
- İngilizceyi pratik yapmak için her fırsatı kullandı.
I want to practise my English.
- İngilizcemi pratik yapmak istiyorum.
He usually wants to practise his English on me.
- O genellikle İngilizcesini benim üzerimde pratik yapmak istiyor
I'm practically an adult.
- Ben pratik olarak yetişkinim.
Tom Jackson practically built this town.
- Tom Jackson bu kasabayı pratik olarak inşa etti.
I want to practice with you.
- Sizinle pratik yapmak istiyorum.
He used every chance to practice English.
- İngilizceyi pratik yapmak için her fırsatı kullandı.