Tom beş dil konuşuyor ama onların hiçbirinde nasıl nazik olunacağını bilmiyor.
- Tom speaks five languages, but doesn't know how to be polite in any of them.
Ebeveynlerinize karşı nazik olun.
- Be polite to your parents.
Ülkemin siyasetini anlamaya çalışıyorum.
- I am trying to understand the politics of my country.
1796 yılında, Amerikan siyasetinde bir değişim gördüm.
- The year 1796 saw a change in American politics.
Feministler tüm cinsiyetlerin siyasal, sosyal ve ekonomik eşitliğine inanırlar.
- Feminists believe in the political, social, and economic equality of all genders.
Siyasal etkinlikte bulunmak için zamanım yok.
- I have no time to engage in political activity.
O kibarca bana selam verdi.
- She bowed to me politely.
Daha kibarca konuşmalıydın.
- You should have talked more politely.
İnsanlar siyasi doğruluk olarak adlandırdıkları şey gerçekte nezakettir.
- What people call political correctness is in reality politeness.
Erdem, belki de sadece ruhun nezaketidir.
- Virtue, perhaps, is nothing more than politeness of soul.
Politik durum değişti.
- The political situation has changed.
Daha sonra, diğer birçok ülkeden olanlar büyük ekonomik imkanlarla ilgili raporlar ve dini ve politik özgürlük tarafından cezbedildikleri için Amerika Birleşik Devletlerine akın ettiler.
- Later, those from many other countries flocked to the United States because they were attracted by reports of great economic opportunities and religious and political freedom.
Daha kibar olmaya çalışmalısınız.
- You should try to be more polite.
Yaşlılarınıza karşı kibar olmalısınız.
- You must be polite to your elders.
Onlar siyasi sığınma aldıktan sonra vatandaş oldu.
- They became citizens after receiving political asylum.
Lincoln eski siyasi rakibini karşıladı.
- Lincoln greeted his former political rival.
Bana hemen yanıt yazması inceliktir.
- It is polite of her to write me back at once.
Bu sınıftaki tüm çocuklar çok terbiyelidir.
- All the children in this class are very polite.
Oğlum politikaya erken ilgi duydu.
- My son took an early interest in politics.
Ülkemin politikasını anlamayı deniyorum.
- I am trying to understand the politics of my country.
Acımasız hükümetler sık sık siyasi muhaliflerini cezaevine sokarlar.
- Tyrannical governments frequently put their political opponents in prison.
Zalim hükümetler sık sık siyasi rakiplerini hapsederler.
- Tyrannical governments frequently imprison their political opponents.
Lincoln iyi bir siyasetçi ve akıllı bir avukattı.
- Lincoln was a good politician and a smart lawyer.
O çok akıllı bir avukat ve politikacıdır.
- He was a very smart lawyer and politician.
Hâlâ siyasi olarak aktif değil misin?
- Aren't you still politically active?
Hala siyasi olarak aktif misin?
- Are you still politically active?
Tom nazikçe içeceği kabul etti.
- Tom politely accepted the drink.
Tom'un davetini ellerinden geldiğince nazikçe reddettiler.
- They declined Tom's invitation as politely as they could.
Japonlar genellikle incedirler.
- Japanese people in general are polite.
Bana hemen yanıt yazması inceliktir.
- It is polite of her to write me back at once.
Konuşurken birinin sözünü kesmek kibarlık değildir.
- It is not polite to interrupt someone while he is talking.
Onun bana hemen yanıt yazması kibarlıktır.
- It is polite of him to write me back at once.
Birçok Amerikalı için, iki partili siyasal sistem doğal görünüyor.
- To many Americans, a two-party political system seems natural.
Feministler tüm cinsiyetlerin siyasal, sosyal ve ekonomik eşitliğine inanırlar.
- Feminists believe in the political, social, and economic equality of all genders.
Ülkemin politikasını anlamayı deniyorum.
- I am trying to understand the politics of my country.
Politik dünyada pek çok düşmanı var.
- He has many enemies in the political world.
Lincoln eski siyasi rakibini karşıladı.
- Lincoln welcomed his old political opponent.
Seçimi kazanmak adayın siyasi partisi için büyük bir zaferdi.
- Winning the election was a great victory for the candidate's political party.
Daha sonra, diğer birçok ülkeden olanlar büyük ekonomik imkanlarla ilgili raporlar ve dini ve politik özgürlük tarafından cezbedildikleri için Amerika Birleşik Devletlerine akın ettiler.
- Later, those from many other countries flocked to the United States because they were attracted by reports of great economic opportunities and religious and political freedom.
Sen hâlâ politik olarak aktif misin?
- Aren't you still politically active?
Tom politik olarak muhafazakârdı.
- Tom was politically conservative.
Savaşı gündelik gerçeklik yaparak, bu savaşa sebep olan politik görüştür.
- Because it is politics that has caused this war, making the war our everyday reality.
Political principles are rarely absolute, as political logic holds an imperfect result by compromise is better than a theoretically perfect abstention from the political process in the opposition.
Good political staff is hard to find, they may neither be ambitious and corrupted by power nor tempted by private sector careers.
This issue should be solved with politics, not weapons.
Favoritism is the only use of politics. Richard L Kempe.
He is not very good at the game of politics.
- He's not very good at the game of politics.
Are you concerned with politics?
- Are you interested in politics?
Are you concerned with politics?
- Are you interested in politics?
Tom isn't interested in politics.
- Tom is not interested in politics.