Eleanor though the daughter of a king and brought up in the greatest luxury determined to share misfortune with her husband.
- Bir kralın kızı olarak düşünülen ve büyük lüks içinde yetiştirilen Eleanor kocasıyla bu tersliği paylaşmaya karar verdi.
Let's agree to share in the profits.
- Karı paylaşmada anlaşalım.
Everyone should discover for themselves the happiness of sharing.
- Herkes kendisi için paylaşmanın mutluluğunu araştırmalı.
Would you mind sharing your table?
- Masanı paylaşmamın sakıncası var mı?
You have to share the cake equally.
- Pastayı eşit olarak paylaşmak zorundasın.
Do you want to share my dessert with me?
- Tatlımı benimle paylaşmak ister misin?
You have to share the cake equally.
- Pastayı eşit olarak paylaşmak zorundasın.
Do you want to share my dessert with me?
- Tatlımı benimle paylaşmak ister misin?
Fadil was making an effort to share Layla's passions.
- Fadıl, Leyla'nın tutkularını paylaşmak için çaba harcıyordu.
The children shared a pizza after school.
- Çocuklar okuldan sonra bir pizzayı paylaştılar.
Personal life of Larry Ewing was shared in a website.
- Bir web sayfasında, Larry Ewing'in özel hayatı paylaşıldı.
Two male school pupils sharing an umbrella? That's quite a queer situation.
- Bir şemsiyeyi paylaşan iki erkek okul öğrencisi? Bu oldukça nonoş bir durum.
I'm sharing my flat with my brother.
- Apartman dairemi erkek kardeşimle paylaşıyorum.
I share the room with my sister.
- Odayı kız kardeşimle paylaşıyorum.
The children shared a pizza after school.
- Çocuklar okuldan sonra bir pizzayı paylaştılar.