Germany shares a border with France.
- Almanya, Fransa ile bir sınır paylaşmaktadır.
Eleanor though the daughter of a king and brought up in the greatest luxury determined to share misfortune with her husband.
- Bir kralın kızı olarak düşünülen ve büyük lüks içinde yetiştirilen Eleanor kocasıyla bu tersliği paylaşmaya karar verdi.
I don't mind sharing a room with Tom.
- Tom'la bir odayı paylaşmayı umursamıyorum.
Would you mind sharing your table?
- Masanı paylaşmamın sakıncası var mı?
You have to share the cake equally.
- Pastayı eşit olarak paylaşmak zorundasın.
Do you want to share my dessert with me?
- Tatlımı benimle paylaşmak ister misin?
You have to share the cake equally.
- Pastayı eşit olarak paylaşmak zorundasın.
Do you want to share my dessert with me?
- Tatlımı benimle paylaşmak ister misin?
Fadil was making an effort to share Layla's passions.
- Fadıl, Leyla'nın tutkularını paylaşmak için çaba harcıyordu.
She shared her piece of cake with me.
- O, kek parçasını benimle paylaştı.
I shared my room with sysko.
- Ben odamı sysko ile paylaştım.
What happened to the girl you were sharing the bedroom with?
- Yatak odanı paylaştığın kıza ne oldu?
I'm sharing my flat with my brother.
- Apartman dairemi erkek kardeşimle paylaşıyorum.
The children shared a pizza after school.
- Çocuklar okuldan sonra bir pizzayı paylaştılar.
Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.
- Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.