They did not break apart easily.
 - Onlar kolaylıkla parçalamadı.
It looks like your hard disk is fragmented.
 - Sabit disk parçalanmış gibi görünüyor.
The American invasion of Iraq left the country devastated, fragmented and broke.
 - Irak'ın Amerikan istilası ülkeyi harap, parçalanmış ve beş parasız bıraktı.
Fadil began to dismember Layla's body.
 - Fadıl, Leyla'nın cesedini parçalamaya başladı.
Sami's body was found dismembered.
 - Sami'nin cesedi parçalanmış olarak bulundu.
Sami was torn to shreds by a cougar.
 - Sami bir puma tarafından parçalara ayrıldı.
Tom put a bag of shredded cheese into his shopping cart.
 - Tom alışveriş sepetine bir kutu parçalanmış peynir koydu.
Fragments of the mirror were scattered on the floor.
 - Ayna parçaları zemin üzerinde dağıldı.
It looks like your hard disk is fragmented.
 - Sabit disk parçalanmış gibi görünüyor.