He tossed the paper into a shredder.
 - Kağıdı parçalayıcıya attı.
Tom thinks that eating at a restaurant by himself is pathetic.
 - Tom, bir restoranda tek başına yemek yemenin yürek parçalayıcı olduğunu düşünmektedir.
The refugees' stories are heartbreaking.
 - Mültecilerin hikayeleri yürek parçalayıcıdır.
It was heartbreaking.
 - O, yürek parçalayıcıydı.