oyuna

listen to the pronunciation of oyuna
Турецкий язык - Английский Язык

Определение oyuna в Турецкий язык Английский Язык словарь

oyun
{i} game

Although Go is probably the most popular Japanese game in my country, at most only a few university students know it. - Go büyük ihtimalle benim ülkemdeki en popüler Japon oyunu olsa da o bile bazı üniversite öğrencileri dışında pek bilinmiyor.

Football is an old game. - Futbol eski bir oyundur.

oyun
play

The baby is playing with some toys. - Bebek bazı oyuncaklar ile oynuyor.

Daddy, may I go out and play? - Baba, dışarıya çıkıp oyun oynayabilir miyim?

oyuna adını veren bölüm
title role
oyuna adını veren karakter
title role
oyuna başlamak
(golf) tee off
oyuna başlayan taraf
(iskambil) pone
oyuna gelmek
to be deceived
oyuna gelmek
to be deceived, be hoodwinked, be duped
oyuna getirip yaptırmak
wangle smb. into doing smth
oyuna getirmek
surprise
oyuna getirmek
play smb. a trick
oyuna getirmek
trick
oyuna getirmek
to deceive, hoodwink, dupe
oyuna getirmek
hoodwink
oyuna getirmek
trap
oyuna kendinden espriler katmak
gag up
oyuna sokmak
(yedek) send in
oyun
performance

Has the performance started yet? - Oyun henüz başladı mı?

The audience acclaimed the actors for their performance. - Seyirci, performansları için oyuncuları alkışladı.

oyun
{i} act

I don't think he's a great actor. - Ben onun büyük bir oyuncu olduğunu düşünmüyorum.

The actor was on the stage for most of the play. - Aktör oyunun büyük bölümünde sahnedeydi.

oyun
hoax

I believe it's all a hoax. - Bunun hepsinin bir oyun olduğuna inanıyorum.

oyun
stage play
oyun
trick

She would often play tricks on me. - Sık sık bana oyunlar oynardı.

Mike played a bad trick on his brother. - Mike erkek kardeşine kötü bir oyun oynadı.

oyun
acting

Jane has been acting in movies since she was eleven. - Jane on bir yaşından beri filmlerde oyunculuk yapıyor.

Her acting is on the level of a professional. - Onun oyunculuğu profesyonel düzeydedir.

oyun
canard
oyun
{i} playing

Just then, the workers in the park brought over some small playing cards. - Tam o sırada parktaki işçiler bazı küçük oyun kartları getirdiler.

Whenever you visit him, you will find him playing video games. - Onu her ziyaret edişinizde, onu video oyunları oynarken bulacaksınız.

oyun
pretense
oyun
piece

Climbing that mountain was a piece of cake. - O dağa tırmanmak çok oyuncağıydı.

oyun
representment
oyun
wiles
oyun
jeu (fr)
oyun
presentation
oyun
intrigue
oyun
dalliances
oyun
sham
oyun
spectacle
oyun
representation
oyun
sell

That toy is selling like hot cakes. - O oyuncak çok satılıyor.

The toy seller was very friendly. - Oyuncak satıcısı çok samimiydi.

oyun
prank

Stop playing pranks on me! - Bana oyun oynamayı kes!

oyun
ruse
oyun
artifice
oyun
show

The Comédie Française is the theater that shows Molière's plays. - Comédie Française, Molière'in oyunlarını gösteren tiyatrodur.

A friend of mine showed me all the dolls he had bought abroad. - Arkadaşlarımdan biri yurt dışında aldığı bütün oyuncak bebekleri bana gösterdi.

oyun
dodge
Oyun
gameplay
oyun
playgrounds
oyun
gamers
oyun
diversion
OYUN
(Askeri) gaming
halk oyuna sunmak
(Politika, Siyaset) hold a referendum on
oyun
device
oyun
wheeze
oyun
sport
oyun
presentment
oyun
dance, folk dance
oyun
play, theatrical presentation
oyun
dance

He knows many folk dances. - O birçok halk oyunu biliyor.

oyun
trick, ruse
oyun
frolic
oyun
game; play, performance; drama; dance; trick, ruse, game, hoax, prank
oyun
wrestling a movement designed to throw one's opponent off guard
oyun
gull
oyun
stratsgem
oyun
pelota
oyun
rounders
oyun
chouse
oyun
double

I enjoy playing doubles with Tom. - Tom'la teniste çiftli oyun oynamaktan hoşlanıyorum.

oyun
gouge
oyun
flimflam
oyun
ludo
oyun
practice

Tom hurt his left knee during practice, so John had to play the game in his place. - Tom uygulama sırasında sol dizini incitti, bu yüzden John oyunu yerinde oynamak zorunda kaldı.

oyun
cheat
oyun
gambol
oyun
stratagem
oyun
dalliance
topu oyuna sokma
throw in
yapması için oyuna getirmek
surprise smb. into smth
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение oyuna в Турецкий язык Турецкий язык словарь

Oyun
(Osmanlı Dönemi) DÜABE
Oyun
baziçe
Oyun
(Osmanlı Dönemi) LAG
Oyun
lub
Oyun
(Osmanlı Dönemi) DEYDENUN
Oyun
(Osmanlı Dönemi) ŞEMA'
oyun
Şaşkınlık uyandırıcı hüner
oyun
Teniste taraflardan birinin dört sayı kazanmasıyla elde edilen sonuç
oyun
Hasmını yenmek için yapılan türlü biçimlerde şaşırtıcı hareket
oyun
Kumar
oyun
Taraflardan birinin dört sayı kazanmasıyla elde edilen sonuç
oyun
Hile, düzen, desise, entrika
oyun
Tiyatro veya sinemada sanatçının rolünü yorumlama biçimi
oyun
Sahne veya mikrofonda oynamak için hazırlanmış eser, temsil, piyes
oyun
Güreşte rakibini yenmek için yapılan türlü biçimlerde şaşırtıcı hareket
oyun
Hile, düzen, desise, entrika: "Atatürk hiçbir zaman onların oyununa kanmış değildir."- H. Taner
oyun
Eski Türkler'de şaman, baksı, kam, ozan gibi adlar verilen büyücü-şairler için kullanılan bir başka sözcük
oyun
Vakit geçirmeye yarayan, belli kuralları olan eğlence
oyun
Kumar: "Bazıları oyun başından kalkar kalkmaz her şeyi unuturlar."- P. Safa. Şaşkınlık uyandırıcı hüner
oyun
Bedence ve kafaca yetenekleri geliştirmek amacıyla yapılan, çevikliğe dayanan her türlü yarışma
oyun
Müzik eşliğinde yapılan hareketlerin bütünü: "Büyük annem yeni dansları eski kabakçı Arapların oyunu kadar bile güzel bulmuyor."- H. E. Adıvar
oyun
Müzik eşliğinde yapılan hareketlerin bütünü
oyun
Oğuz Atay'ın yarattığı, yazınsal karakterlerin genel davranış biçimi