Fırsatların geçip gitmesine izin vermeyin.
- Don't let opportunities pass by.
Bu civardaki çocukların yüzmek için çok fırsatları yok.
- Children around here don't have many opportunities to swim.
İnsanın imkânları yalnızca hayal gücü ile sınırlıdır.
- The opportunities of man are limited only by his imagination.
Japonya'da istihdam imkanları kadınlar için erkekler için olduğundan önemli ölçüde düşüktür.
- In Japan, employment opportunities are significantly lower for women than they are for men.
Onu görme fırsatı kaçırmamalısınız.
- You shouldn't miss the opportunity to see it.
O,müzeyi ziyaret etme fırsatından yararlandı.
- He took advantage of the opportunity to visit the museum.
Bir gün, Malezya'nın tüm çocukları mükemmel bir eğitime ulaşma şansına sahip olacak.
- One day, all children in Malaysia will have the opportunity to attain an excellent education.
Sami şans aramak için Kanada'ya gitti.
- Sami went to Canada, looking for opportunity.
... for both that both wanted. There were hunting opportunities, for instance, ...
... want to make sure that they have the same opportunities that anybody's sons have. ...