Düşünmek için zamanım yoktu. Kanaate dayalı karar almak zorundaydım.
- I didn't have time to think. I had to make a judgment call.
Keşke bana Tom demekten vazgeçsen.
- I wish you would stop calling me Tom.
O bana bir yalancı demekten geri kalmadı.
- He as good as called me a liar.
Tom beni dün sabah saat dokuzda aradı.
- Tom called me yesterday at nine in the morning.
Bu öğleden sonra beni ara.
- Call me this afternoon.
Tom Mary'yi geç kalacağını söylemek için aramadığından dolayı azarladı.
- Tom scolded Mary for not calling to say she'd be late.
Tom geç kalacağını Mary'ye söylemek için aradı.
- Tom called to tell Mary that he'd be late.
Biz, randevusuz başkalarını ziyaret etmekten kaçınmalıyız.
- We must avoid calling on others without an appointment.
Her şeyden önce, Jim'i ziyaret etmek zorundayım.
- First of all, I have to call on Jim.
... to six percent and eat up our arable land, literally or do we double the density and ...
... Railroad. Let's start the National Academy of Sciences. Let's start land grant colleges, ...