Sis çok yoğundu, her şeyi zorlukla görebildik.
 - The fog was so dense, we could hardly see anything.
Onun çok yoğun bir sakalı var.
 - He has a very dense beard.
Tom, Mary'nin ne kadar kalın kafalı olduğuna inanamıyor.
 - Tom can't believe how dense Mary is.