O, resimler vasıtasıyla fikrini açıkladı.
 - She explained her idea by means of pictures.
Bazı kaçış vasıtaları bulmalıyız.
 - We must devise some means of escape.
En kısa sürede işi durdurmak zorunda olduğunu bir SMS aracılığıyla bildirdim.
 - I reported to him by means of an SMS that he had to stop his work as soon as possible.
Dil bir iletişim aracıdır.
 - Language is a means of communication.
Bir araba, bir bisiklet, bir uçak, bir tekne ve bir tren tümü ulaştırma araçlarıdır.
 - A car, a bicycle, an airplane, a boat, and a train are all means of transportation.
Onların hepsinin bağımsız araçları vardır.
 - All of them have independent means.
O, kazandığından çok para harcıyor.
 - She lives beyond her means.
Başarı çok para anlamına gelir, değil mi?
 - Success means much money, doesn't it?
Bu işaret yürüme anlamına gelir.
 - This signal means don't walk.
Bu, onları bir ders kitabı için, bir uygulama için, bir araştırma projesi için, her şey için yeniden serbestçe kullanabileceğin anlamına gelir.
 - This means you can reuse them freely for a textbook, for an application, for a research project, for anything!
Akla gelebilecek her yolu denedim.
 - I have tried every means imaginable.
Mümkün olan tüm yollarla bir savaşı önlemeliyiz.
 - We must prevent a war by all possible means.
Ne pahasına olursa olsun, onu istediğini söyledin!
 - You said you wanted it by any means!
İngiliz dili şüphesiz en kolay ve aynı zamanda uluslararası iletişimin en etkili aracıdır.
 - The English language is undoubtedly the easiest and at the same time the most efficient means of international communication.
Şüphesiz boğulan çocuğu kurtarmalıyım.
 - I must save the drowning child by all means.