İyimserlik yalnızca bir bilgi eksikliğidir.
- Optimism is merely a lack of information.
Tüm dünya bir sahnedir, insanlar da yalnızca birer oyuncu. Sahneye girer, çıkarlar ve zamanları boyunca yedi dönemden oluşan birçok oyun sergilerler.
- All the world is a stage, and all the men and women merely players. They have their exits and their entrances, and one man in his time plays many parts, his acts being seven ages.
Tom bacağını incitti ve zar zor yürüyebiliyor.
- Tom hurt his leg and can barely walk.
Çarpılmaktan zar zor kurtuldum.
- I barely missed being struck.
O, onu sadece bir şaka olarak söyledi.
- He said it merely as a joke.
Sadece çay nasıl alınır?
- How to merely get tea?
Ancak sabah kahvaltısı için yeterli ekmeğimiz var.
- We have barely enough bread for breakfast.
Ekmek ve süt alacak kadar parası ancak vardı.
- He had barely enough money to buy bread and milk.
Leyla ve Sami birbirlerini hemen hemen hiç tanımıyorlardı.
- Layla and Sami barely knew each other.
O artık benimle hemen hemen hiç konuşmuyor.
- He barely speaks to me anymore.
Tüm dünya bir sahnedir, insanlar da yalnızca birer oyuncu. Sahneye girer, çıkarlar ve zamanları boyunca yedi dönemden oluşan birçok oyun sergilerler.
- All the world is a stage, and all the men and women merely players. They have their exits and their entrances, and one man in his time plays many parts, his acts being seven ages.
İyimserlik yalnızca bir bilgi eksikliğidir.
- Optimism is merely a lack of information.
Tom çok çok az ilgileniyor gibi görünüyor.
- Tom seems to be barely paying attention.
Tom çok az Fransızca konuşabildi.
- Tom could barely speak French.
Tom çok çok az ilgileniyor gibi görünüyor.
- Tom seems to be barely paying attention.
Onlar adeta farklılar.
- They are merely different.
Tarih sadece kendini tekrarlıyor.
- History is merely repeating itself.
Şehri hemen hemen hiç bilmiyorum.
- I barely know the city.
O artık benimle hemen hemen hiç konuşmuyor.
- He barely speaks to me anymore.
Bunu güçbela zamanında yaptım.
- I barely made it on time.
Ancak sabah kahvaltısı için yeterli ekmeğimiz var.
- We have barely enough bread for breakfast.
Bazen içecek çok fazla şey ancak yeterlidir.
- Sometimes too much to drink is barely enough.
Sadece çay nasıl alınır?
- How to merely get tea?
Sadece fakir olduğu için ona tepeden bakma.
- Don't look down on him merely because he is poor.
Now that fire do's not alwayes barely separate the Elementary parts, but sometimes at least alter also the Ingredients of Bodies.
... but I mean, the Indian newspaper industry is merely a ...
... falsify, while if you're a middle-aged admin assistant, you merely get written up by HR ...